Karanlıktan Aydınlığa: Görme Engelliler İçin Haritaların İnovasyon
Hikayesi
1. Giriş: Görme Engelliler İçin Mekansal Anlayışın Önemi ve Dokunsal
Haritaların Doğuşu
Mekansal farkındalık ve yön bulma becerisi, insan
deneyiminin temel bir parçasıdır. Bireylerin çevreleriyle etkileşim kurmasına,
bağımsız hareket etmesine ve dünyayı anlamasına olanak tanır. Ancak görme
engelli bireyler için bu temel insan ihtiyacı, benzersiz zorluklar sunar.
Görsel girdinin yokluğu, çevresel bilgileri edinme ve yorumlama süreçlerini
önemli ölçüde etkiler. Bu bağlamda, dokunsal haritalar, görme engelli bireylere
mekansal bilgiyi erişilebilir kılmak için hayati bir araç olarak ortaya çıkmıştır.
Bu haritalar, kabartmalı yüzeyleri, farklı dokuları ve Braille alfabesi gibi
özellikleri kullanarak, kullanıcıların çevrelerini dokunarak algılamalarına ve
zihinlerinde bir mekansal model oluşturmalarına yardımcı olur. Dokunsal
haritaların geliştirilmesi, basit, el yapımı denemelerden daha karmaşık, seri
üretilen çözümlere doğru uzun bir yolculuk izlemiştir. Bu yazıda görme
engelliler için tasarlanmış haritaların tarihsel gelişimini derinlemesine
inceleyerek, bu alandaki önemli dönüm noktalarını ve yenilikleri ele alacağız.
Dokunsal haritaların evrimi, görme engelli bireylerin ihtiyaçlarına yönelik
artan toplumsal farkındalığın ve onlara eşit erişim imkanları sağlama çabasının
bir göstergesidir.
2. Erken Dönem Deneyleri ve Kavramsallaştırmalar (19. Yüzyıl Öncesi):
Temellerin Atılması
Görme engelliler için somut temsiller oluşturma çabaları,
19. yüzyıldan çok daha öncesine dayanmaktadır. Bu alandaki ilk kayda değer
denemelerden biri, 18. yüzyılın sonlarında Almanya’nın Mannheim kentinden görme
engelli bir birey olan R. Weisenberg tarafından gerçekleştirilmiştir.
Weisenberg, haritaları elle tutulur hale getirmek için cam parçaları, su ve
farklı boyutlarda ipek iplikler gibi çeşitli malzemelerle deneyler yapmıştır.
Ancak bu ilk denemeler, kullanılan malzemelerin pratik olmaması ve kolayca
yıpranması nedeniyle uzun ömürlü ve kullanışlı çözümler sunamamıştır.
Weisenberg’in çabaları başarısızlıkla sonuçlansa da, görme engellilerin
mekansal bilgiyi görsel olmayan yollarla edinme ihtiyacının ilk farkına
varılışını ve bu ihtiyacı gidermeye yönelik öncü bir girişimi temsil etmektedir.
Bu erken denemeler, sınırlı teknoloji ve malzeme imkanlarına rağmen, yaratıcı
bir çözüm arayışının başlangıcını işaret etmektedir.
1819 yılında ise Fransa’dan Guillie, sadece haritalar için
değil, aynı zamanda planisferler ve küreler için de yapıştırılmış tel kullanma
talimatlarını ilk kez kayıtlara geçirmiştir. Guillie’nin bu önerisi,
Weisenberg’in denemelerine kıyasla daha yapılandırılmış ve potansiyel olarak
daha tekrarlanabilir bir yönteme işaret etmektedir. Yapıştırılmış tel
kullanımı, daha dayanıklı ve belirgin özellikler oluşturma çabasının bir
göstergesidir. Talimatların kaydedilmesi, bu yöntemin başkaları tarafından da
uygulanması arzusunu ve bu tür araçların daha geniş bir erişilebilirliğe sahip
olması gerektiği yönündeki artan farkındalığı göstermektedir. Ancak 1830’lara
gelinceye kadar, dokunsal haritalar genellikle görme engelli birkaç birey için
özel olarak üretilmekteydi. Bu durum, standartlaştırılmış yöntemlerin ve seri
üretim yeteneklerinin henüz gelişmediğini, dolayısıyla bu kaynaklara erişimin
ayrıcalıklı bir kesimle sınırlı olduğunu göstermektedir. Erken dönem çabaları,
büyük ölçüde bireysel ihtiyaçlar ve belki de özel eğitimcilerin veya
bakıcıların özverisiyle şekillenmiştir.
3. Samuel Gridley Howe’un Öncü Çalışmaları (19. Yüzyıl Başları): Bir
Dönüm Noktası
- yüzyılın başları, görme engelliler için harita geliştirme
tarihinde önemli bir dönüm noktası olmuştur. Bu dönemin öne çıkan
figürlerinden biri, 1829’da Boston’da kurulan New England Körler Eğitim
Enstitüsü’nün (daha sonra Perkins Enstitüsü olarak bilinir) kurucusu ve
başkanı Samuel Gridley Howe’dur (1801-1876). Howe, görme engelli gençlerin
dünyada işlev görebilmeleri için coğrafyayı anlamaları gerektiğine
inanıyordu. Bu inançla, 1837 yılında New England Enstitüsü’ndeki çocuklar
için "Amerika Birleşik Devletleri Körlerin Kullanımı İçin Basılmış
Atlası" adlı ilk atlası hazırlamıştır 1. Bu olağanüstü
atlas, mürekkep kullanılmadan, kalın kağıt üzerine kabartılmış harfler,
çizgiler ve semboller içermekteydi Bu özelliğiyle, görme engelli
çocukların bir görenin yardımı olmadan okuyabileceği ilk atlas olma
özelliğini taşımaktadır. Howe, atlasın girişinde, görme engelliler için
harita oluşturma konusunda daha önce kaba girişimlerde bulunulduğunu,
ancak bu yöntemlerin ilkel olduğunu ve bir görenin yardımını
gerektirdiğini belirtmiştir. Kendi geliştirdiği kabartma yönteminin ise
her açıdan üstün olduğunu iddia etmiştir.
Atlas, her biri bir sayfalık metinle açıklanan 24 eyalet
haritasını içermekteydi. Atlasın ilk haritası olan Maine haritası, Kanada ve
New Hampshire sınırlarını gösteren noktalı çizgiler, şehirleri, nehirleri ve
gölleri gösteren sayılar ve harfler ile Washington D.C.’den itibaren boylamı ve
enlemi gösteren numaralar içermekteydi. Harita ayrıca 50 millik bir ölçeği de
göstermekteydi. Howe’un bu atlası, görme engelli öğrencilerin coğrafyayı
görselleştirmelerine yardımcı olma potansiyeli açısından büyük önem
taşımaktadır. Atlasın yalnızca 50 adet basıldığı ve günümüzde sadece beş
kopyasının kaldığı bilinmektedir. Howe’un kabartmalı harf yöntemi, 1825’te icat
edilen ancak daha sonra yaygınlaşan ve harfleri iyi temsil etmesine rağmen
şekilleri ve kartografik özellikleri göstermekte yetersiz kalan Braille
alfabesine kıyasla farklı bir yaklaşımdı.
Sonuç olarak, Braille, metinsel bilgi için Howe’un
yönteminden daha etkili olduğunu kanıtlamıştır.
Howe’un coğrafya eğitimine olan bağlılığı sadece atlasla
sınırlı kalmamıştır. 1837 yılında, Stephen Preston Ruggles’a Perkins Müzesi’nde
sergilenen büyük bir dokunsal küre yaptırmıştır. Yaklaşık 4 metrelik çevresi ve
600’den fazla ahşap parçadan oluşan bu küre, harita yapımı tarihinde önemli bir
kilometre taşı olarak kabul edilmektedir. Howe’un hem dokunsal bir atlas hem de
büyük bir dokunsal küre geliştirmesi, görme engelli bireylerin coğrafi
eğitimine yönelik bütüncül bir yaklaşımı temsil etmektedir. Bu çabalar,
öğrencilere hem bölgesel hem de küresel mekansal anlayış kazandırmayı amaçlayan
kapsamlı bir pedagojik stratejinin göstergesidir. Braille’in Howe’un atlasıyla
aynı dönemde icat edilmesine rağmen, dokunsal haritalarda hemen
yaygınlaşmaması, başlangıçta karmaşık kartografik bilgileri etkili bir şekilde
temsil etme konusunda sınırlamaları olabileceğini düşündürmektedir. Bu durum,
ilk başlarda kabartmalı harfler ve diğer dokunsal yöntemlere olan bağımlılığı
açıklamaktadır.
4. 19. Yüzyılda İleri Gelişmeler: Tekniklerin ve Erişimin Genişlemesi
- yüzyılın ilerleyen dönemlerinde, dokunsal harita
geliştirme alanında önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Ohio’daki kör
okullarının müdürü K.R. Klemm, bu dönemde öne çıkan isimlerden biridir.
Avrupa’daki eğitim stratejilerinden ilham alan Klemm, görme engelli
çocuklara coğrafyayı öğretmek amacıyla basılı dokunsal haritaları popüler
hale getirmiştir. Klemm’in haritaları, su geçirmez kağıt üzerine
kabartılmış çizgilerle oluşturulmuştu, böylece çocuklar çeşitli sınırları
ve çizgileri dokunarak hissedebiliyorlardı. Klemm, öğrencileriyle birlikte
alçı üzerine kazıyarak ve oyarak dağ ve plato gibi arazi şekillerinin
girintilerini oluşturarak bu haritaları özenle hazırlıyordu. Klemm’in
Avrupa’daki eğitim stratejilerini benimsemesi ve basılı dokunsal
haritalara odaklanması, 19. yüzyılda görme engellilerin eğitimi alanında
uluslararası fikir alışverişinin ve en iyi uygulamaların yaygınlaştığını
göstermektedir. Klemm’in harita yapım sürecine öğrencilerini dahil etmesi,
coğrafya öğrenimine uygulamalı, deneyimsel bir yaklaşımı işaret
etmektedir. Bu pedagojik yaklaşım, aktif öğrenmeyi ve katılımı vurgulayan
çağdaş eğitim teorileriyle uyumludur.
Almanya’dan Martin Kunz da bu dönemde önemli katkılar
sağlamıştır. Kunz, Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki kör okullarında
kullanılan dokunsal haritalar üretmiştir. Kunz’un haritaları, arazi kütlelerini
göstermek için kabartılmış alanlara, su kütlelerini göstermek için çizgilere ve
dokulara sahipti ve etiketler için Braille alfabesini kullanıyordu. 1888’de
yayınlanan "Kuzey Amerika Braille Haritası", Kunz’un Braille
alfabesini dokunsal haritalara entegre etmedeki başarısının güzel bir örneğidir.
Kunz’un çalışmaları, Braille alfabesinin dokunsal haritalarda etiketleme
sistemi olarak kullanılmaya başlanmasıyla önemli bir ilerlemeyi temsil
etmektedir. Bu entegrasyon, Braille alfabesini bilen görme engelli bireyler
için haritaları daha erişilebilir hale getirmiştir. Kunz’un Danimarka’dan
Guldberg tarafından geliştirilen bir yöntemi temel alması, dokunsal harita
oluşturma alanında uluslararası işbirliğinin ve mevcut yeniliklerin üzerine
inşa etmenin önemini vurgulamaktadır. İsveç’ten Harald Thilander de Kunz ile
birlikte Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki kör okullarında kullanılan
dokunsal haritalar üretmiştir. Bu dönemde, 1894 tarihli, Roma İmparatorluğu’nu
gösteren ve kabartılmış büyük harflerle basılmış bir dokunsal harita örneği de
bulunmaktadır. Bu örnek, Braille alfabesi yaygınlaşırken bile kabartılmış harf
sistemlerinin kullanımının devam ettiğini göstermektedir. Farklı yöntemlerin
bir arada varlığı, eğitimcilerin farklı bilgi türleri veya farklı öğrenci
ihtiyaçları için en uygun yaklaşımları keşfettiği bir deneme dönemini işaret
etmektedir.
5. Kurumların Dokunsal Haritalamayı Teşvik Etmedeki Rolü: Geliştirme ve
Yaygınlaştırmanın Resmileştirilmesi
Perkins Körler Okulu, dokunsal haritaların erken dönem
gelişiminde ve yaygınlaştırılmasında merkezi bir rol oynamıştır. Samuel Gridley
Howe’un öncülüğünde 1830’lardan itibaren Perkins’te üretilen kabartmalı
kitaplarda, görme engelli çocuklara yönelik dokunsal harita örnekleri
bulunabilir. Okul, 1830’larda atlas olarak yayınlanan kabartmalı kağıt
haritalar üretmiş ve müzesinde sergilenen büyük dokunsal küreyi yaptırmıştır.
Perkins Arşivi’nin 1830’lardan 1960’lara kadar olan 100’den fazla haritayı
içeren dijital koleksiyonu, okulun bu alandaki uzun süreli katkısını açıkça
göstermektedir. Bu koleksiyon, ülkelerin ve dünyanın fiziksel ve politik
haritalarının yanı sıra okul binalarının planlarını, şehir sokaklarını ve kat
planlarını da içermektedir. Koleksiyonda metal, ahşap ve kağıt gibi çeşitli
malzemeler kullanılarak yapılmış atlaslar, modeller ve tekil haritalar yer
almaktadır. Perkins Körler Okulu’nun bu alandaki öncü rolü, görme engelli
bireylerin eğitimine olan erken dönemdeki bağlılığından kaynaklanmaktadır.
Okul, yenilikçi öğretim yöntemleri ve araçları geliştirmede ve bunları
yaygınlaştırmada önemli bir merkez haline gelmiştir. Perkins’in dokunsal harita
koleksiyonunun dijitalleştirilmesi, bu tarihi eserlerin korunması ve
erişilebilir kılınması açısından önemli bir adımdır. Bu sayede, araştırmacılar,
eğitimciler ve bu alana ilgi duyan herkes bu değerli kaynaklara ulaşabilmektedir.
American Printing House (APH) da dokunsal harita üretiminde
önemli bir rol oynamıştır. APH, 1875’ten yaklaşık 1950’ye kadar ahşaptan el
oyması dokunsal haritalar üretmiş, daha sonra ise ahşap yerine plastik
kullanmaya başlamıştır. APH ayrıca kabartmalı kağıt haritalar da üretmiştir.
APH’nin dokunsal harita üretimine girmesi, bu araçlara olan talebin arttığını
ve alanın ticarileşme ve standardizasyona doğru ilerlediğini göstermektedir.
APH’nin farklı malzemeler kullanması ve dokunsal algı üzerine araştırmalara
odaklanması, harita tasarımına daha bilimsel bir yaklaşımı işaret etmektedir.
Büyük Buhran sırasında (1936-1938), Perkins’te Works
Progress Administration (WPA) projesi kapsamında, en iyi atlaslara paralel
olarak ciltlenmemiş yapraklar halinde kabartmalı haritalar hazırlanmıştır ve
350 başlık tamamlanmıştır. Bu, şimdiye kadar denenmiş ilk eksiksiz kabartmalı
tarihi atlas olmuştur. Bu proje, ekonomik zorlukların yaşandığı bir dönemde
bile görme engellilerin eğitimine verilen önemi ve bu kaynaklara duyulan
ihtiyacı göstermektedir.
6. Malzemelerin ve Tekniklerin Evrimi: İhtiyaçlara ve Teknolojiye Uyum
Dokunsal haritaların üretiminde kullanılan malzemeler ve
teknikler zaman içinde önemli ölçüde evrim geçirmiştir. Weisenberg’in cam, su
ve ipek gibi pratik olmayan malzemelerle yaptığı ilk denemelerden sonra,
Guillie’nin yapıştırılmış tel önerisi daha yapısal bir yaklaşımı temsil
etmiştir. Howe’un 1837 atlasında kullandığı kabartmalı kağıt, seri üretim
potansiyeli sunan önemli bir adımdı. 19. yüzyılın sonlarına doğru Klemm’in su
geçirmez kağıt üzerine kabartılmış çizgilerle yaptığı haritalar ve Kunz’un
Braille etiketli, kalıplanmış kabartmalı kağıt haritaları, tekniklerin giderek
geliştiğini göstermektedir. APH’nin ahşap ve daha sonra plastik kullanarak
ürettiği el oyması haritalar ise daha dayanıklı ve uzun ömürlü çözümler
sunmuştur. Bu malzeme çeşitliliği, dokunsal algılamanın daha iyi anlaşılması ve
teknolojik ilerlemelerle birlikte daha etkili ve pratik eğitim araçları yaratma
arayışını yansıtmaktadır.
Braille alfabesinin dokunsal haritalarda etiketleme sistemi
olarak kullanılması, bu alandaki en önemli gelişmelerden biridir.Kunz ve
Thilander’in 19. yüzyılın sonlarında ürettiği haritalarda Braille etiketlerinin
kullanılması, bu alfabenin görme engelliler için standart bir okuma sistemi
olarak kabul görmesiyle paralel bir gelişmedir. Braille’in kullanımı,
haritaların daha kullanıcı dostu olmasını sağlamış ve görme engelli bireylerin
haritalardaki metinsel bilgileri bağımsız olarak okuyabilmelerine olanak
tanımıştır. Ancak erken dönemde, Howe’un atlasında olduğu gibi, kabartılmış Roma
harfleri de kullanılmıştır. Bu durum, dokunsal okuryazarlık sistemlerinin
gelişiminin ilk aşamalarını ve Braille’in hem genel okuma hem de harita
etiketlemesi için üstünlüğünün zamanla kabul görmesini yansıtmaktadır.
7. 20. Yüzyıl ve Ötesi: Modern Yenilikler ve Sürekli Evrim
- yüzyıl ve sonrasında, teknolojik gelişmeler dokunsal
harita üretiminde çığır açmıştır. Mikro kapsüllü kağıt ve programlanabilir
yönlendiriciler gibi modern teknolojiler, daha karmaşık ve detaylı
dokunsal haritaların makineyle üretilmesine olanak sağlamıştır. GIS
(Coğrafi Bilgi Sistemleri), mobil haritalama, LiDAR, kameralar ve GPS gibi
teknolojilerin entegrasyonu, özellikle kentsel ortamların dokunsal
haritalarının doğruluğunu ve detayını önemli ölçüde artırmıştır.
Hollanda’daki Kadaster, Foundation Accessibility, Dedicon Foundation ve
Esri gibi kuruluşların işbirliğiyle yürütülen projeler, ileri dokunsal
haritalama teknolojilerini geliştirmeye odaklanmaktadır. Bu teknolojiler,
görme engelli bireylerin çevreleriyle daha bağımsız ve etkili bir şekilde
etkileşim kurmalarını sağlayacak yeni olanaklar sunmaktadır.
Günümüzde dokunsal haritalar, kullanım amaçlarına göre iki
ana gruba ayrılmaktadır: oryantasyon ve mobilite haritaları ile coğrafya
haritaları. Oryantasyon ve mobilite haritaları, görme engelli bireylerin günlük
yaşamlarında yön bulmalarına yardımcı olmak için tasarlanırken, coğrafya
haritaları, dünyayı tanımak ve coğrafi kavramları öğrenmek amacıyla
kullanılmaktadır. Ayrıca, dokunsal algı üzerine yapılan araştırmalar, standart
sembollerin geliştirilmesi, boyut ve detay seviyesine dikkat edilmesi gibi
konularda yeniliklere yol açmaktadır. Bu araştırmalar, dokunsal haritaların
görme engelli kullanıcıların duyusal deneyimlerine ve bilişsel süreçlerine en
uygun şekilde tasarlanmasını amaçlamaktadır.
8. Sonuç: Yenilik ve Güçlendirmenin Mirâsı
Görme engelliler için haritaların tarihi, 18. yüzyılın
sonlarındaki ilk denemelerden günümüzün ileri teknoloji ürünü çözümlerine kadar
uzanan uzun ve etkileyici bir yolculuktur. R. Weisenberg ve Guillie gibi
öncülerin ilk kavramsal çalışmaları, Samuel Gridley Howe’un 1837’deki çığır
açan atlası, K.R. Klemm ve Martin Kunz gibi isimlerin 19. yüzyıldaki önemli
katkıları ve Perkins Körler Okulu ile American Printing House gibi kurumların
destekleyici rolleri, bu alandaki sürekli ilerlemenin temel taşlarını oluşturmuştur.
Braille alfabesinin entegrasyonu ve modern teknolojilerin kullanımı, dokunsal
haritaların erişilebilirliğini, doğruluğunu ve kullanım kolaylığını önemli
ölçüde artırmıştır.
Dokunsal haritalar, görme engelli bireyler için sadece bir
eğitim aracı olmanın ötesinde, onların bağımsız yaşamlarını destekleyen ve
çevreleriyle daha anlamlı bir bağ kurmalarını sağlayan hayati bir araçtır.
Geçmişten günümüze süregelen bu yenilikçi çabalar, görme engelli bireylerin
mekansal anlayışını geliştirme ve onlara eşit fırsatlar sunma konusundaki
kalıcı bir mirasın ifadesidir. Teknoloji ilerledikçe, dokunsal haritaların da
daha da gelişeceği ve görme engelli bireylerin dünyayı keşfetme ve deneyimleme
biçimlerini dönüştürmeye devam edeceği açıktır.
Tablo 1: Dokunsal Haritalamada Önemli Gelişmelerin Zaman
Çizelgesi
Yıl |
Önemli Olay/Yenilik |
Kişi/Kurum |
Önem |
18. Yüzyıl Sonları |
Cam, su ve ipek ipliklerle ilk dokunsal harita deneyleri |
R. Weisenberg |
Görme engelliler için mekansal temsil ihtiyacının ilk |
1819 |
Yapıştırılmış tel kullanarak harita yapma talimatlarının |
Guillie |
Daha yapılandırılmış bir yönteme geçişin ilk işareti. |
1837 |
"Amerika Birleşik Devletleri Körlerin Kullanımı İçin |
Samuel Gridley Howe (Perkins Enstitüsü) |
Görme engelli bireylerin bağımsız okuyabileceği ilk atlas. |
1837 |
Büyük dokunsal kürenin yaptırılması |
Samuel Gridley Howe (Stephen Preston Ruggles tarafından |
Küresel mekansal anlayışa yönelik önemli bir adım. |
19. Yüzyıl Sonları |
Basılı dokunsal haritaların popülerleşmesi |
K.R. Klemm |
Dokunsal haritaların daha geniş kitlelere ulaşması. |
1888 |
"Kuzey Amerika Braille Haritası"nın yayınlanması |
Martin Kunz |
Braille alfabesinin dokunsal haritalara entegrasyonu. |
1875-1950 (yaklaşık) |
Ahşap ve plastik kullanılarak el oyması dokunsal harita |
American Printing House (APH) |
Ticari ölçekte ve daha dayanıklı harita üretimi. |
1936-1938 |
WPA projesi kapsamında kabartmalı tarihi atlasın |
Perkins Enstitüsü |
Kapsamlı bir tarihi atlasın ilk denemesi. |
20. Yüzyıl ve Ötesi |
Mikro kapsüllü kağıt, programlanabilir yönlendiriciler, |
Çeşitli kurumlar ve araştırmacılar |
Daha detaylı, doğru ve interaktif dokunsal haritaların |
Kaynakça:
Tactile
Mapping: Helping the Blind Find Their Way | TomTom…
Geography – Perkins School for the Blind
Braille
Map of North America) – National History Day | Maps Edition
Atlas for The
Blind, 1837 – David Rumsey Historical Map Collection
Printed
Tactile Maps – Nineteenth-Century Disability: Cultures & Contexts
Harika bir yazı. Açıkçası görme engellilerin eğitimi Avrupa’da bu işe gönül veren bilinçli insanlar tarafından başlatıldı ve finanse edildi. Fakat Türkiye’de bu bir zorunluluk bir mecburiyet gibi ele alındı ve devlet eliyle yaygınlaştırma yapılmaya çalışıldı. Özel çaba sarfeden özel insanlar olmayınca rekabet te olmadı ve tekelleşen devlet istediğinde Görme engellileri gördü, istemediğinde görmedi. Rekâbette olmayınca süreç böyle gelişti. Yazınız için çok teşekkür ederim. Harika bir yazıydı. Sağolun