Takı ve Mücevherin Büyülü Tarihi: Geçmişten Günümüze Işıltılı Bir
Yolculuk
I. Giriş: Süslemenin Eskimeyen Cazibesi
İnsanoğlunun kendini süsleme arzusu, tarih öncesi çağlara
dayanan evrensel bir dürtüdür. Bu temel insani davranış, salt dekorasyonun
ötesine geçerek, kendini ifade etme, kimlik belirleme ve manevi ya da sosyal
dünyayla bağ kurma gibi derin bir ihtiyacı yansıtır. İlk süs eşyaları
genellikle manevi veya sembolik bir anlam taşıyarak, koruma amaçlı ya da statü
göstergesi olarak kullanılmıştır. Bu durum, takının işlevsel ve sembolik
yönlerinin, estetik çekiciliği kadar eski olduğunu göstermektedir. Basit doğal
nesnelerden karmaşık ve değerli malzemelerle üretilen parçalara doğru takının
evrimi, teknolojik ilerlemeyi, ekonomik gelişmeyi ve değişen kültürel değerleri
yansıtır.
Tarih öncesi insanların dahi belirli doğal nesneleri (deniz
kabukları, kemikler, taşlar) diğerlerine tercih etmesi, bu nesnelerin algılanan
niteliklerine (renk, şekil, nâdirlik veya belki de büyülü özellikler) dayalı
bilinçli bir karar verme sürecini ima eder. Bu nesnelerin daha sonra işlenerek
(örneğin, dizmek için delinerek) vücutta taşınması, onları sıradan nesneler
olmaktan çıkarıp "süs eşyası" haline getirmiştir. Koruma veya statü
gibi belirtilen amaçlar 1 soyut kavramlardır. Dolayısıyla süs
eşyası, bu fiziksel olmayan fikirlerin somut bir temsili haline gelir. Bu
eylem, insanın bilişsel gelişiminde temel bir adımdır; somut nesneleri soyut
anlamlarla ilişkilendirir ve dil ile sanat gibi daha karmaşık sembolik
sistemlerin öncülüdür. Bu, sadece farklı görünmekle ilgili değil, aynı zamanda
farklı bir anlam ifade etmekle de ilgilidir.
Türkçe’de "takı" (genellikle daha geniş bir
yelpazede eşya ve malzemeyi kapsayan süs eşyası) ve "mücevher" (tipik
olarak değerli taşları ve metalleri ifade eden kıymetli taşlar) arasındaki
incelikleri keşfetmek, hem süslemenin daha geniş tarihini hem de özellikle
yüksek değerli takıların tarihini tartışmak için zemin hazırlar. Takının basit,
bulunan nesnelerden değerli malzemeler içeren karmaşık, işlenmiş parçalara
evrimi, teknolojik ilerlemeyi, ekonomik gelişmeyi ve değişen kültürel değerleri
yansıtır. İlk malzemeler doğal olarak bulunan ve minimum işleme gerektiren
şeylerdi. Metal işçiliğinin keşfi, daha dayanıklı ve dövülebilir malzemelere
olanak tanıyan önemli bir teknolojik sıçramayı temsil ediyordu. Altın ve gümüş
gibi metalleri işleme ve daha sonra değerli taşları kesme ve yerleştirme
yeteneği, özel bilgi ve kaynaklar gerektiriyordu. Bu özel beceriler ve daha nâdir
malzemelere (altın, değerli taşlar) erişim evrensel olarak mevcut olmadığından,
bu eşyaların zenginlik ve güç sembolleri haline gelmesine yol açtı. Böylece,
takı yapım teknolojisi ilerledikçe, aynı zamanda sosyal statüde daha belirgin
görsel ayrımlar için araçlar sağladı ve sosyal hiyerarşileri güçlendirip belki
de hızlandırdı. "Mücevher"de bulunan nâdirlik ve işçilik, elit
statüsünü sergilemek için güçlü araçlar haline geldi.
II. Antik Çağlardan Fısıltılar: Takının Doğuşu (M.Ö. y. 7000 – M.Ö. 400)
A. Tarih Öncesi Süs Eşyaları (M.Ö. y. 7000 ve öncesi)
En erken süs eşyaları, çevrede bulunan doğal malzemelerden
yapılmıştır. Bunlar arasında deniz kabukları, taşlar, kemikler, hayvan dişleri
ve ahşap bulunmaktaydı. Bu malzemeler, bulunabilirlikleri, dayanıklılıkları ve
belki de içsel sembolik nitelikleri (örneğin bir dişin gücü, bir kabuğun
yanardönerliği) nedeniyle seçilmiştir. Kullanılan teknikler oldukça basitti;
temel oyma, delme ve dizme işlemleri uygulanıyordu. Bu tekniklerin sâdeliği,
ilk insanların yaratıcılığını ve kaynakları kullanma becerisini vurgular. Bu
ilk takıların sembolizmi öncelikle tehlikelere karşı koruyucu muskalar veya
erken sosyal gruplar içindeki statü/rütbe belirteçleriydi. Bu eşyaları takma
eylemi, muhtemelen doğal ve doğaüstü dünyalara dair inançlarla bağlantılıydı.
Anadolu bağlamında, Çayönü ve Çatalhöyük gibi yerleşim yerlerinden çıkan en
eski Anadolu takıları (M.Ö. 7000-5000) benzer doğal malzemeler kullanılarak
yapılmış, değerli metal takılar ise M.Ö. 4. binyılda ortaya çıkmıştır. Bu,
Anadolu’yu, süslemenin erken anlatısında sağlam bir şekilde konumlandırır.
B. Mezopotamya (Sümerler, Babiller, Asurlular, M.Ö. 3500
– M.Ö. 500)
Mezopotamya’da takı yapımında altın, gümüş, lapis lazuli
(Afganistan’dan ithal edilen) ve akik (carnelian) gibi malzemeler
kullanılmıştır. İthal malzemelerin kullanımı, yerleşik ticaret ağlarını
göstermektedir. Lapis lazuli kutsal kabul edilir ve ilahi bilgelikle
ilişkilendirilirdi. Altının kararmayan özelliği ise onu ilahi olanla eşdeğer
kılıyordu. Kullanılan teknikler arasında granülasyon, telkari, oyma ve taş
kakma yer alıyordu. Genellikle kolye ucu olarak takılan silindir mühürler,
karmaşık bir şekilde oyulmuştur. Takılar statü, zenginlik, ruhsal koruma
(tılsımlar, muskalar), tanrılarla bağlantı (örneğin İştar) ve kötülükleri
savuşturma (Lamassu, Nazar motifi) gibi sembolik anlamlar taşıyordu. Takılar
ayrıca öbür dünyada koruma sağlaması için ölülerle birlikte gömülürdü. Takının
kendisi "etken" olarak görülür, takan kişiyi dönüştürme, hatta ilahi
bir görünüm yaratma gücüne sahip olduğuna inanılırdı.
C. Antik Mısır (M.Ö. 3100 – M.Ö. 30)
Antik Mısır’da takı, hem günlük yaşamda hem de ölümden
sonraki yaşamda büyük önem taşıyordu. Kullanılan malzemeler arasında altın
(tanrıların teni, sonsuz yaşam, statü sembolü), gümüş (daha nâdir, ayı temsil
eder), lapis lazuli, turkuaz, akik, ametist (özellikle Orta Krallık’ta popüler)
ve fayans (uygun fiyatlı olması için sırlı seramik) bulunuyordu. Cam, özellikle
Yeni Krallık döneminde (örneğin Tutankamon’un maskesindeki gibi)
kullanılmıştır. Renk ve malzeme seçimi son derece anlamlıydı. Mısırlılar, karmaşık
altın işçiliği, boncuk yapımı, taş oymacılığı, kakma (cloisonné) ve kayıp mum
döküm gibi çeşitli tekniklerde ustalaşmışlardı. Takılar, muazzam bir dini ve
koruyucu güce (apotropeik), statüye, zenginliğe sahip olduğuna inanılır ve
yaşam ile ölüm ritüellerinde kullanılırdı. Başlıca motifler arasında Ankh
(yaşam anahtarı, sonsuz yaşam), Horus’un Gözü (koruma, sağlık) ve Lotus Çiçeği
(saflık, yeniden doğuş) yer alıyordu. Wesekh tasması önemli bir takıydı. Sosyal
farklılaşma takılarda da kendini gösteriyordu; kraliyet ailesi en iyi
malzemeleri (altın, lapis lazuli) kullanırken, halk bakır ve fayans gibi daha
basit malzemelerden yapılmış takılar takıyordu.
D. İndus Vadisi Uygarlığı (M.Ö. y. 3300 – M.Ö. 1300)
İndus Vadisi Uygarlığı’nda altın, gümüş, bakır, steatit,
akik, agat, fayans, pişmiş toprak ve çeşitli yarı değerli taşlar
kullanılmıştır. Boncuklar, takıların önemli bir özelliğiydi. Bu uygarlık,
gelişmiş metal işçiliği, boncuk yapımı (kesme, delme, parlatma, renk
iyileştirmesi için ısıtma) ve pişmiş toprak süs eşyaları için kalıplama gibi
tekniklere sahipti. Kolyeler, bilezikler, küpeler, yüzükler, boncuk kolyeler,
metal bilezikler, alın bantları ve gerdanlıklar yaygın takı türleriydi. Bir
milimetre kadar küçük boncuklar üretilebiliyordu. Diğer birçok antik kültürün
aksine, İndus Vadisi takıları genellikle ölülerle birlikte gömülmez, bunun
yerine gelecek nesillere aktarılırdı. Bu, Mısırlılar veya Mezopotamyalılarla
karşılaştırıldığında miras ve öbür dünya hakkında farklı bir görüşe işaret
eder.
E. Ege Uygarlıkları (Minos & Miken, M.Ö. y. 2700 –
M.Ö. 1100)
Minos Uygarlığı (Girit):
Minoslular takılarında altın (Mısır, Anadolu veya
Romanya’dan ithal edilen), gümüş, bronz, fayans, emaye, steatit, fildişi, deniz
kabuğu, cam macunu, Mısır mavisi, ametist, kaya kristali, lapis lazuli, granat,
akik ve jasper gibi çok çeşitli malzemeler kullanmışlardır. Metal işçiliğinde
dövme, oyma, kabartma, kalıplama (yüzükler için kayıp mum tekniği), zımbalama,
nokta repoussé, telkari, kakma, altın varak kaplama ve granülasyon gibi
sofistike tekniklerde ustalaşmışlardı. Boncuk yapımı da yaygındı ve bazen seri
üretim yapılıyordu. Diademler, kolyeler, bilezikler, boncuklar (zambak gibi
çiçek şeklinde), pandantifler (yapraklar, baltalar, koniler, hayvanlar ve
"Hayvanların Efendisi" gibi doğa tanrıları) ve yüzükler (genellikle
mühür olarak kullanılan) başlıca takı formlarıydı. Doğanın neşeli bir şekilde
tasvir edilmesi ve akıcı şekiller Minos takılarının karakteristik
özelliklerindendi. Ünlü "Arı Pandantifi" bu dönemin seçkin
örneklerindendir.
Miken Uygarlığı (Yunanistan Anakarası):
Mikenliler, Minos stillerini ve tekniklerini benimsemiş ve
uyarlamışlardır. Artan erişimleri sayesinde altına daha fazla rağbet
göstermişlerdir. Minosluların sevdiği bitki, çiçek ve yaban hayatı tasvirlerini
sürdürmekle birlikte, konu dağarcıklarını daha fazla savaş temalarını içerecek
şekilde genişletmişlerdir.
Lapis lazuli (Mezopotamya, Mısır, Ege) ve akik gibi belirli
değerli malzemelerin coğrafi olarak farklı antik uygarlıklarda erken ve yaygın
kullanımı, genellikle varsayılandan çok daha erken dönemlerde kapsamlı ve
şaşırtıcı derecede sofistike uzun mesafeli ticaret ağlarına işaret etmektedir.
Lapis lazuli kaynakları öncelikle Afganistan’daydı. Akik de belirli bölgelerden
temin ediliyordu. Bu özel, yerel olmayan malzemelerin Mezopotamya, Mısır, İndus
Vadisi ve Ege gibi çeşitli kültürlerin arkeolojik kayıtlarındaki varlığı,
ticaretin doğrudan kanıtıdır. Bu malların antik çağda çöller, denizler ve
dağlar üzerinden taşınmasının lojistik zorlukları, bunların tesadüfi
alışverişler değil, yerleşik, organize ticaret yolları olduğunu
düşündürmektedir. Bu, yalnızca maddi kültürü değil, aynı zamanda potansiyel
olarak fikir ve teknolojilerin değişimini de şekillendiren bir kültürel temas
ve ekonomik karşılıklı bağımlılık düzeyini ima eder. Bu "mücevher"
hammaddelerine duyulan arzu, erken küreselleşmenin güçlü bir itici gücüydü.
Ayrıca, erken dönem takılarının sembolik dili (koruma,
statü, ilahi bağlantı), belirli motifler farklılık gösterse de, çeşitli antik
kültürler arasında dikkat çekici bir şekilde tutarlıydı. Bu, süslemeyi
estetiğin ötesinde daha derin bir anlamla donatmaya yönelik ortak bir insan
psikolojik ihtiyacını düşündürmektedir. Tarih öncesi takılar koruma ve statü
sembolüydü. Mezopotamya’da takılar ruhsal koruma, statü, ilahi bağlantı ve
ölümden sonraki yaşamda koruma anlamına geliyordu. Mısır’da ise koruyucu güçlere,
statüye, ilahi bağlantıya (tanrıların teni) ve ölümden sonraki yaşamda korumaya
inanılıyordu. İndus Vadisi’nde ölülerle gömülmese de takıların miras
bırakılması, bireyin yaşamının ötesinde bir değere, muhtemelen statü ve kimliğe
işaret ediyordu. Ege’de mühür yüzükleri otorite/statü anlamına geliyordu; doğa
motifleri ve ilahi figürler ise inanç sistemleriyle bağlantıyı düşündürüyordu.
Farklı tanrı panteonlarına, çevrelere ve özel kültürel uygulamalara rağmen,
takının doğaüstüyle aracılık etme, sosyal konumu belirtme ve kimliği ifade etme
gibi temel işlevleri ortak konular olarak görünmektedir. Bu, insan
sosyal örgütlenmesinin ve bilişinin temel yönlerine işaret eder.
Anadolu’nun değerli metal takıları erken benimsemesi (M.Ö.
4. binyıl) ve Doğu ile Batı arasında bir kara köprüsü olarak coğrafi konumu,
Minos takıları için Anadolu’dan altın ithal edildiğine dair kanıtlarla
birlikte, onu hem takı üretimi hem de malzeme ve tekniklerin aktarımı için
önemli, ancak belki de yeterince kabul görmemiş erken bir merkez olarak
konumlandırmaktadır. Anadolu’da M.Ö. 4. binyılda değerli metal takılarının
başladığı, M.Ö. 3. binyılda ise ustalıkla işlenmiş altınların (Eskiyapar, Alacahöyük)
üretildiği belirtilmektedir. Anadolu’nun coğrafyası, Mezopotamya/Yakın Doğu ile
Ege/Avrupa arasında doğal olarak ticareti ve kültürel etkileşimi
kolaylaştırmıştır. Anadolu’da sofistike erken altın işçiliğinin varlığı, kaynak
potansiyeli ve ticaret bağlantılarıyla birleştiğinde, buranın sadece etkilerin
pasif bir alıcısı değil, aynı zamanda erken takı tarihinde aktif bir katılımcı
ve yenilikçi olduğunu ima eder. Bu, daha sonraki önemi (Hitit, Lidya, Frig ve
ardından Selçuklu ve Osmanlı) için zemin hazırlar.
III. Klasik Tuval: Yunanistan ve Roma (M.Ö. y. 800 – M.S. 476)
A. Helenistik Yunanistan (M.Ö. y. 323 – M.Ö. 31)
Büyük İskender’in fetihleri, Yunan stillerini yaymış ve
Yunan sanatını yeni etkilere maruz bırakmıştır. Artan refah, lüks altın
takılara olan talebi artırmıştır. Bu dönemde ağırlıklı olarak altın
kullanılmış, genellikle inciler, zümrütler, lal taşları, akikler, sardoniks,
kalsedon ve kaya kristali gibi değerli ve yarı değerli taşlarla süslenmiştir.
Renkli emaye kakmalar da altına çarpıcı bir kontrast sağlamıştır. Helenistik
kuyumcular, teknik ustalıklarını kullanarak son derece süslü tasarımlar ve
karmaşık altın ayarları yaratmışlardır; ajur tekniği (örneğin altın saç filesi)
de bu dönemde görülür. Granülasyon bilinen bir teknikti.
Küpeler, kolyeler, pandantifler, iğneler, bilezikler
(genellikle Pers modasına uygun olarak çift takılırdı), kol bantları, bacak
bantları, parmak yüzükleri, çelenkler, diademler ve diğer ayrıntılı saç süsleri
gibi çok çeşitli takı türleri üretilmiştir. Popüler motifler arasında bitki ve
hayvan tasarımları, Herakles düğümü, kayın kozası pandantifleri ve akantus
yaprakları bulunuyordu. Eros, Nike ve Zeus’un kartalının Ganymede’yi taşıması
gibi mitolojik figürler küpeler için yaygın tasarımlardı. Süsleme ile tanrıça
Afrodit ve oğlu Eros arasındaki bağlantı da öne çıkıyordu. Helenistik dönemde
takılar genellikle aile yadigarı olarak nesilden nesile aktarılır ve bazen
tanrılara adak olarak tapınaklara bırakılırdı (örneğin Delos’ta). Ölülerle
birlikte gömülen takıların çoğu ise yaşamları boyunca takılan parçalardı.
B. Roma İmparatorluğu (M.Ö. y. 27 – M.S. 476)
Roma İmparatorluğu, Yunan geleneklerini özümsemiş ve bunları
imparatorluğun enginliği ve zenginliğini yansıtacak şekilde genişletmiştir.
Takı, sosyal rütbenin ve kişisel servetin açık bir göstergesiydi. Ana
malzemeler altın (parlaklığı ve ilahi güçle ilişkisi nedeniyle tercih edilir),
gümüş (bulunabilirliği ve estetik çekiciliği nedeniyle yaygın) ve demirdi (gücü
ve dayanıklılığı nedeniyle daha az yaygın). Zümrüt (doğurganlık, yeniden doğuş
sembolü), inci (saflık, lüks sembolü), lal taşı, oniks, jasper, lapis ve
ametist gibi değerli taşlar kullanılırdı. Cam, pahalı mücevherlerin yerine
ustaca kullanılmış, hatta millefiori cam tekniği geliştirilmiştir.
Romalı zanaatkarlar, Etrüsklerden (onlar da
Fenikeliler/Mısırlılardan öğrenmişti) devraldıkları telkari ve granülasyon gibi
metal işleme tekniklerinde yenilikler yapmış, değerli taşları ustaca oymuş
(mühürler için kameolar, intagliolar) ve cam boncuk işleme ile millefiori
tekniklerini kullanmışlardır. Yüzükler (süs ve işlevsel, mühür için
intagliolar), küpeler (basit halkalardan ayrıntılı pandantiflere kadar),
kolyeler (değerli taşlar/boncuklar/pandantiflerle süslü zincirler, örneğin onur
nişanı olarak torquatus), bilezikler (basit bantlardan karmaşık mafsallı
parçalara, torklara kadar), broşlar (giysileri tutturmak için fibulalar,
özellikle yaylı fibula, genellikle dekoratif ve sembolik) ve bullalar (çocuklar
için tılsım olarak takılan madalyonlar) yaygın takı türleriydi. Hayvanlar,
tanrılar, geometrik desenler gibi motifler genellikle tılsım anlamı taşırdı.
Yılan temalı takılar yeniden doğuşu ve ölümsüzlüğü sembolize ederdi.
Roma takıları, statü ve kimliğin önemli bir göstergesiydi;
zengin vatandaşlar değerli metaller ve taşlar takarken, alt tabakalar daha
basit malzemeler kullanırdı. Torquatus gibi belirli eşyalar ayrıcalığı
belirtirdi. Takılar, güçlü koruyucu ve iyileştirici özelliklere sahip olduğuna
inanılan muskalar ve pandantifler olarak da hizmet ederdi (çocuklar için bulla
gibi). Kadınlar ayrıntılı süslemeleriyle (kolyeler, bilezikler,
küpeler, yüzükler, tanrı/tanrıça pandantifleri) tanınırken, erkekler genellikle
mühür yüzükleri ve bazen askeri/siyasi başarıları yansıtan broşlar takardı.
Thetford Hazinesi gibi buluntular, Roma stillerinin Britanya gibi uzak
eyaletlerde üretildiğini ve uyarlandığını gösterir.
Roma İmparatorluğu’nun dehası sadece yenilikçilikte değil,
aynı zamanda Yunan takı stilleri ve Etrüsk teknikleri gibi sanatsal gelenekleri
geniş bir coğrafyaya yayma, uyarlama ve özümseme kapasitesinde yatmaktadır. Bu,
birleşik bir "Roma" estetiği yaratırken aynı zamanda bölgesel
varyasyonlara da (örneğin Romano-Britanik) olanak tanımıştır. Romalılar, Yunan
takı geleneklerinden etkilenmiş ve bunları miras almışlardır. Granülasyon ve
telkari gibi teknikleri Etrüsklerden benimsemişlerdir. İmparatorluğun genişliği
ve verimli yönetimi, bu stillerin ve tekniklerin yayılmasını kolaylaştırmıştır.
Bu durum, tek bir yekpare yapıdan ziyade, İmparatorluk takılarının karmaşık bir
dokusunu yaratan dinamik bir etkileşime işaret eder: çekirdek bir
"Roma" stili oluşturulmuş, ancak yerel zanaatkarlar ve zevkler
bölgesel farklılıklara yol açabilmiştir. İmparatorluk, devasa bir kültürel
sentezleyici ve dağıtıcı olarak hareket etmiştir.
Romalıların takıyı statü, zenginlik ve hatta belirli
rollerin (örneğin mühür yüzükleri, askeri broşlar) kamusal bir göstergesi
olarak vurgulaması, sosyal hiyerarşinin ve kimliğin performatif yönlerinin son
derece bilincinde olan bir toplumu yansıtır. Takının statünün açık bir
göstergesi olduğu defalarca belirtilmiştir. İntaglio içeren yüzükler kişisel
mühür olarak kullanılmış ve otoriteyi simgelemiştir. Broşlar askeri ve siyasi
başarıları yansıtabilirdi. Farklı sosyal tabakaların karşılayabileceği malzemeler
arasındaki ayrım (elitler için değerli metaller, diğerleri için bronz/cam)
açıktı. Statünün süsleme yoluyla bu açık görsel iletişimi, sosyal konumun
sadece doğuştan gelmediği, aynı zamanda görünür bir şekilde gösterilmesi ve
tanınması gereken bir toplum olduğunu düşündürmektedir. Takı, farklı sosyal
rollerin "üniformasının" önemli bir parçası haline gelmiştir.
Romalıların değerli taş yerine yaygın olarak cam kullanması
ve millefiori gibi teknikler geliştirmesi, sadece pahalı malzemeleri taklit
etme arzusunu değil, aynı zamanda daha geniş bir tüketici kitlesine hitap eden
ve modaya uygun süslemeye erişimi bir ölçüde demokratikleştiren gelişmekte olan
bir endüstriyi de göstermektedir. Cam, açıkça pahalı mücevherlerin yerine
kullanılmıştır. Bu, gerçek malzemeleri karşılayamayanlardan pahalı takıların görünümüne
yönelik bir talep olduğunu ima eder. Millefiori gibi tekniklerdeki ustalık, cam
takıların sadece kaba bir taklit değil, kendi başına bir sanat formu olduğunu
gösterir. Bu, modaya uygun süslemeler arzulayan, daha erişilebilir malzemelerde
yeniliğe yol açan büyüyen bir orta veya istekli sınıfa işaret eder. Gerçek
"mücevher" elit kalsa da, görünüşü daha ulaşılabilir hale gelmiştir.
IV. Anadolu ve Türk Geleneklerinin Yükselişi (Antik – Orta Çağ)
A. Antik Anadolu Uygarlıkları (Türk Öncesi: Hitit, Lidya,
Frig, Urartu, M.Ö. y. 2000 – M.Ö. 300)
Anadolu, metal işçiliğinin uzun bir geçmişe sahip olduğu bir
medeniyetler beşiğidir. Hititler (M.Ö. y. 1600-1178) sofistike takılar üretmiş
olsalar da, günümüze ulaşan örnekler azdır. Lidyalılar (M.Ö. y. 680-546)
döneminde Sardes önemli bir altın takı üretim merkeziydi. Doğu kültürlerinin
etkisiyle erkekler daha fazla takı takardı. Rozetler, çift başlı baltalar (ana
tanrıçayı simgeleyen), arılar, hilaller ve atmacalar gibi motifler yaygındı.
Granülasyon tekniği sıkça kullanılırdı. Frigler ve Urartular da antik
Anadolu’nun çeşitli takı geleneklerine katkıda bulunmuşlardır. M.Ö. 500’den
itibaren Pers egemenliğiyle birlikte Anadolu-Pers stili ortaya çıkmış, yarı
değerli taşlar ve cam taklitleriyle daha renkli takılar üretilmiştir. Lampsakos
(Lapseki) bir diğer üretim merkeziydi. Üçgenler ve eşkenar dörtgenler bu
dönemin karakteristik formlarıydı. Herakles düğümü, İsis/Hathor ve Afrodit
sembolleri (Eros, güvercinler, mersin) gibi yeni motifler ortaya çıktı. Daha
sonraki Helenistik/Roma döneminde Anadolu’da refahın azalmasıyla daha az
maliyetli takılara talep artmış, Roma dönemi takıları ise eyaletlerde değil
Roma’da üretilmiştir.
B. Erken Türk Halkları ve Orta Asya Mirası (Selçuklu
Öncesi/Selçuklu Dönemi)
Türk halklarının (Göktürkler) kökeni göçebe yaşantıya
dayanır ve İslamiyet öncesinde şamanist/Budist inançlara sahiptiler. Bu göçebe
miras, muhtemelen süs eşyalarının türlerini ve taşınabilirliğini etkilemiştir.
Erken Türk geleneklerinin önemli bir örneği olan Türkmen takıları (daha sonraki
dönemlere de yayılmasına rağmen) 9. yüzyılda ortaya çıkmış ve 11. yüzyılda
batıya göç etmiştir.
Türkmen takılarında ağırlıklı olarak gümüş, bazen de
yaldızlı gümüş kullanılmıştır. Akik (hastalık/ölümden koruduğuna inanılır) ve
turkuaz (saflık/iffet sembolü) gibi yarı değerli taşlar ve bunların yerine cam
boncuklar da kullanılmıştır. El işçiliğiyle yapılan bu takılar genellikle büyük
ve ağırdı ve karmaşık desenlere sahipti. Muskalar, kolçaklar, kemerler, sırt
plakaları, göğüs süsleri, başlıklar (taj), kolyeler (güladam), küpeler,
bilezikler ve halhallar başlıca formlardı. Bu takılar derin sembolik anlamlar
taşırdı; yaşam evrelerini (örneğin yaşa ve medeni/doğurganlık durumuna göre
takı miktarının değişmesi), doğurganlığı sağlama, erkekler, kadınlar ve
özellikle çocuklar için kötülük/hastalıktan korunma gibi. İslam öncesi
gelenekler takılarda yaşatılırdı. Dağlar (yaratılış hikayesi, ata bağlantısı),
hayvanlar (kutsal dağ koçu, ritüellerde kullanılan boynuzlar), bitkiler (insan
varoluşunun büyümesini simgeleyen çift yaprak/iki yapraklı çiçek), güneş, ay,
hilal ve yıldız gibi motifler yaygındı. Takılar aynı zamanda mali bir yatırım
olarak görülür, bazen kabilenin hayatta kalması için feda edilirdi. Bu takılar
zengin kültürel mirası, inançları ve gelenekleri yansıtırdı. Takı, bir iletişim
ve korunma biçimiydi (örneğin, şamanistik inançlara dayanan, yılanlardan/akrep/kötü
ruhlardan korunmak için şıngırdayan takılar).
C. Selçuklu Sultanlığı (M.Ö. y. 11. – 13. Yüzyıl)
Orta Asya bozkırlarından gelen Selçuklular, 11. yüzyılın
sonlarında Anadolu’ya yerleşmiş, Müslüman olmuş ve olağanüstü süslemelere sahip
anıtsal yapılar inşa etmişlerdir. Sanatları Pers stillerinden, ardından
Anadolu’daki Hıristiyan nüfustan ve son olarak da İslam kültüründen
etkilenmiştir. İslam dünyasında (1000-1200) ortak bir sanatsal dil
oluşturmuşlardır.
Selçuklu takılarında altın ve gümüş hem erkekler hem de
kadınlar tarafından yaygın olarak kullanılmıştır. Değerli taşlar (örneğin bir
"Selçuklu Yüzüğü" replikasında yakut ve elmaslardan bahsedilir, ancak
orijinal malzeme değişebilir) ve inciler de kullanılmıştır. Son derece karmaşık
ve sofistike tasarımlar üretme yeteneğine sahiptiler. Telkari (altın tel),
Selçuklu kuyumcularının son derece yetkin olduğu, teknik olarak son derece
zorlu bir işlemdi. Niello süsleme ve değerli taş mıhlamacılığı da kullanılırdı.
"Selçuklu Yüzüğü" için karmaşık geometrik tasarımlar belirtilmiştir.
Kolyeler, değerli taşlarla süslü bilezikler, yüzükler,
telkari kolye uçları ve küpeler (küresel telkari küpeler dikkat çekicidir)
başlıca formlardı. "Selçuklu Yüzüğü"nün büyük olduğu, muhtemelen
parmakta takılmaktan ziyade dekoratif bir obje olduğu ve altından yapılıp büyük
bir yakutla süslendiği belirtilmiştir. Genel olarak Selçuklu sanatında
geometrik desenler, karakteristiktir. Alçı kabartmalar gibi diğer Selçuklu
sanatlarında görülen ejderha, aslan, Selçuklu özelliklerine sahip insan
figürleri gibi belirli hayvan motifleri, takılarda da yankı bulmuş olabilir,
ancak kaynaklarda takılar için özel olarak detaylandırılmamıştır. Yüzük
replikaları için "Çift Başlı Şahin Motifi", "Ok Yay Motifi ile
Kartal", "Ok Motifi ile Şahin ve Yıldız" gibi motiflerden
bahsedilmektedir. Takılar, güç ve prestij sembolüydü (örneğin yönetici
elit/Sultan için Selçuklu Yüzüğü). Yakut, kraliyetle ilişkilendirilirdi.
Geometrik tasarımlar dini/mistik bir anlam taşıyabilirdi.
Erken Türk halklarının, özellikle de Türkmenlerin takıları,
İslamiyet’in kabulünden sonra bile İslam öncesi, şamanistik ve göçebe
inançların güçlü bir devamlılığını göstermektedir. Bu, takının semboller ve
uygulamalar aracılığıyla eski dünya görüşlerini koruyan muhafazakar bir
kültürel depo görevi gördüğünü düşündürmektedir. Türkmen takıları İslam öncesi
gelenekleri ve inançları bünyesinde barındırır. Kutsal dağlar, hayvan
boynuzları ve koruyucu şıngırdayan unsurlar gibi motiflerin kökleri şamanistik
geleneklere dayanır. Takı aracılığıyla yaşam evrelerinin (doğurganlık, evlilik)
işaretlenmesi, güçlü ritüel uygulamaları olan birçok geleneksel toplumda ortak
bir özelliktir. Türkmenler Müslüman olduktan sonra da, bu köklü takı
gelenekleri devam etmiş, bu da İslam’ın benimsenmesinin bu eski kültürel
katmanları silmediğini, aksine onlarla bir arada var olduğunu veya ustaca
bütünleştiğini göstermektedir. Takı, atalara ait mirasa somut bir bağlantı
haline gelmiştir.
Sofistike telkarisi ve Pers, yerel Anadolu ve İslami
motiflerin karışımıyla Selçuklu takıları, daha sonraki Osmanlı sanatsal
zirvesinin temelini atan kritik bir sentezi temsil eder. Bu sadece bir
devamlılık değil, yeni bir Anadolu-İslam estetiği yaratan aktif bir
birleşmeydi. Selçuklu sanatı Pers stillerinden, ardından Hıristiyan Anadolu
nüfusundan ve son olarak da İslam kültüründen etkilenmiştir. Bu, çok katmanlı
bir birleşmeye işaret eder. Özellikle telkaride son derece karmaşık ve
sofistike tasarımlar yapabiliyorlardı. Bu teknik ustalık, karmaşık sanatsal
ifadeler için bir ön koşuldur. Selçuklu sanatı, "İslam dünyasında ortak
bir dil" oluşturmaya yardımcı olmuştur, bu da etkisini ve özgünlüğünü
göstermektedir. Anadolu’da Selçukluların ardından gelen Osmanlılar, yerleşik
atölyeler, teknikler ve bir motif dağarcığı da dahil olmak üzere bu zengin
sanatsal ortamı miras alacaklardı. Bu nedenle Selçuklu takıları sadece bağımsız
bir dönem değil, aynı zamanda Osmanlı takıları da dahil olmak üzere sonraki
Türk sanatsal kimliği için temel olacak bir tarzda çeşitli etkilerin dövüldüğü
bir pota olan önemli bir gelişim aşamasıdır.
Antik Anadolu’da Sardes (Lidya) ve Lampsakos’un takı üretim
merkezleri olarak sürekli zikredilmesi, ardından Selçukluların Anadolu’da
Konya’yı önemli bir merkez olarak alarak Sultanlıklarını kurmaları, Anadolu’da
binlerce yıldır süregelen yetenekli zanaatkarlığın coğrafi bir devamlılığını
vurgulamaktadır. Bu, takı yapım bilgisinin ve geleneklerinin bu bölgelerde
aktarılmış veya canlandırılmış olabileceğini ve daha sonraki Türk takılarının
zenginliğine katkıda bulunmuş olabileceğini düşündürmektedir. Bu durum,
Anadolu’nun kendisini, farklı kültürlerin gelişen ancak coğrafi olarak köklü
bir "takı" ve "mücevher" yapım geleneğine katkıda
bulunduğu, kalıcı bir üst düzey zanaatkarlık bölgesi olduğuna işaret eder.
V. Orta Çağ Dokuması: İnanç, Güç ve Değişim (M.S. y. 5. – 15. Yüzyıl)
A. Bizans İmparatorluğu (M.S. y. 330 – 1453)
Bizans İmparatorluğu, Roma geleneklerinin bir devamı
niteliğindeydi ve başkenti Konstantinopolis idi. Orta Çağ Avrupa ve Orta Doğu
takılarını önemli ölçüde etkilemiştir. Altın, gümüş ve değerli taşlar (zümrüt,
safir, inci – İmparator Jüstinyen tarafından kullanımları düzenlenmiş ve
imparatora ayrılmıştır), lal taşı, beril ve korindon (Hindistan/İran’dan) gibi
malzemeler kullanılmıştır. Çok renkli efektler için emaye kilit bir rol
oynamıştır. Roma teknikleri devam ettirilmiş ve daha da özelleştirilmiştir. Opus
interrasile (delikli ajur), cloisonné emaye, niello ve kabartma teknikleri
kullanılmıştır. Değerli taşlar genellikle cilalı kaboşonlar halinde kesilir ve
altın yuvalara yerleştirilirdi; taşın kendisi altın işçiliğinden daha önemli
hale gelmiştir. Yarım ay şeklindeki küpeler tipikti.
Yüzükler (erkekler için isim/monogramlı mühür yüzükleri),
bilezikler, küpeler (yarım ay şeklinde), kolyeler (halkalı ajurlu diskler veya
değerli taş boncuklardan oluşan zincirler yerine), vücut zincirleri ve göğüs
süsleri (genellikle erkekler için sikke tabanlı, askeri/statü sembolleri)
başlıca takı formlarıydı. Güçlü Hıristiyan ikonografisi hakimdi: haçlar, emaye
aziz tasvirleri, Kutsal Üçleme’yi simgeleyen üçlü ışın yayan İsa figürleri.
Evlilik/nişan yüzüklerinde İsa tarafından birleştirilen çiftler tasvir
edilirdi. İki ikonoklazma dönemi (8.-9. yüzyıllar) dini imgelerin kullanıldığı
takı üretimini olumsuz etkilemiştir. Bizans takıları zenginlik, statü
göstergesi ve diplomatik bir araçtı. Erkekler ve çocuklar da dahil olmak üzere
toplumun tüm kesimleri tarafından takılırdı.
B. İslam Dünyası (Erken Halifelikler, Bölgesel
Hanedanlıklar, M.S. y. 7. – 15. Yüzyıl, yukarıda bahsedilen Selçuklular hariç)
İslam dünyası takıları başlangıçta Bizans ve Sasani
geleneklerinden etkilenmiştir.33 Emevi ve Abbasi Halifelikleri
döneminde belirgin İslami stiller gelişmiştir. Altın, gümüş, değerli taşlar
(turkuaz, lapis lazuli, akik) ve inciler kullanılmıştır. Daha sonraları pirinç
ve gümüş, genellikle emaye ile birlikte öne çıkmıştır. Karmaşık metal işçiliği,
değerli taş mıhlamacılığı, oyma, kakma işi, telkari, niello, granülasyon,
repoussé ve emaye gibi teknikler kullanılmıştır.
Geometrik desenler ve hat sanatı (Kuran ayetleri) öne çıkmış
ve önceki etkilerden bir kopuşu işaret etmiştir. Cenneti simgeleyen çiçek
motifleri de yaygındı. Muskalar, yüzükler, pandantifler, küpeler ve kolyeler
başlıca formlardı. Hamsa eli (nazara karşı koruma) ve yıldız ile hilal gibi
ikonik semboller kullanılırdı. Aslan pandantifleri gibi hayvan motifleri
şematikti. Hilal şeklindeki pandantifler popülerdi. Endülüs’te (İspanya)
ayrıntılı tasarımlar ve renkli emaye işçiliği görülürken, Charrilla Hazinesi (9.-10.
yüzyıl) altın levhalı diademler, cam macunu kaboşonlar, lotus motifleri ve
hilal pandantifleri içerir. Kuzey Afrika ve Orta Doğu’da yerel stillerle
bütünleşen karmaşık tasarımlar ve değerli taş kullanımı devam etmiştir.
Berberi/Tuareg gümüş işçiliği de bu bölgelerde önemlidir. Takılar, İslami
değerlere, kültürel kimliğe ve manevi anlama bağlı sembolizm taşırdı. Geometrik
tasarımlar Allah’ın mükemmelliğini ve birliğini, hat sanatı kutsallığı günlük
hayata taşımayı, çiçek motifleri ise cenneti simgelerdi. Takılar toplumda
önemli bir rol oynamış, kadınlar genellikle hediye olarak takı almıştır.
C. Orta Çağ Avrupası (Bizans Dışı, M.S. y. 5. – 15.
Yüzyıl)
Orta Çağ Avrupa toplumu yoğun bir hiyerarşi ve statü
bilincine sahipti. Kraliyet ailesi ve soylular altın, gümüş ve değerli taşlar
takarken, alt tabakalar bakır veya kalay gibi adi metaller kullanırdı. İnciler
(saflık) ve kırmızı taşlar (İsa’nın kurban kanı) da sembolik anlamlar
taşıyordu. Emaye (metal üzerine fırınlanmış öğütülmüş cam) renk katmak için
kullanılırdı. Değerli taşlar genellikle 14. yüzyılın sonlarına kadar kesilmek
yerine cilalı kaboşonlar halinde kullanılırdı; boyut ve parlak renk değerlerini
belirlerdi. Romalılardan miras kalan gliptografi (değerli taş oymacılığı,
intagliolar, kameolar) kullanılırdı.
Kolyeler, broşlar ve bilezikler kişisel süsleme ve statü
için takılırdı. Yüzükler yaygın olarak kullanılır, sembolik/dini değer, tılsım
özellikleri, makam belirtisi ve mühür işlevi görürdü. Broşlar (yuvarlak,
yıldız, beşgen gibi madalyon tipi; açık merkezli halka broşlar) popülerdi.
Rölik haçları/pandantifleri de dini bağlılığı gösterirdi. Koruma için şifreli
veya büyülü yazıtlar kullanılırdı. Savaşçılar silahlarını değerli taşlarla
süslerdi. Bu takılar statüyü, dini bağlılığı (haçlar, rölikler) yansıtır ve
koruyucu güce büyük değer verilirdi. Orta Çağ yüzüklerinde oyulmuş Yunan/Roma
taşları kullanılırdı.
D. Orta Çağ Hindistanı (M.S. y. 550 – 1526)
Gupta İmparatorluğu (M.S. y. 320-550) takı işçiliği,
tekniklerin geliştirilmesi ve karmaşık tasarımlar açısından bir altın çağ
olarak kabul edilir. Altın tercih edilir ve elmas, yakut, zümrüt gibi değerli
taşlarla süslenirdi. Gümüş de değerliydi. Tapınak takıları Gupta döneminde
ortaya çıkmış, süslü ilahi motifler (tanrılar, tanrıçalar, mitolojik sahneler)
içermiştir. Başlangıçta tapınaklardaki tanrılar için yapılan bu parçalar daha
sonra dansçılar ve gelinler arasında popüler olmuştur. Ağır altın işçiliği,
karmaşık tasarımlar ve genellikle değerli taşlarla bezenmesiyle karakterize
edilir. Güney Hindistan ile ilişkilendirilmekle birlikte Bengal, Orissa ve Orta
Hindistan’da da görülür. Takılar zenginlik, statü, güzellik ve dini bağlılığı
sembolize ederdi. Altın ilahi/sonsuz olanla, gümüş ise ay/saflıkla
ilişkilendirilirdi. Natya Şastra gibi klasik metinler tanrıların ve insanların
taktığı takıları tanımlar. Bölgesel stiller çeşitli kültürleri yansıtırdı.
Orta Çağ boyunca Bizans İmparatorluğu, İslam Dünyası ve
Hindistan’da aynı anda farklı, son derece sofistike takı geleneklerinin
gelişmesi, her birinin kendine özgü estetiğe sahip olmasına rağmen aynı
hammaddelerin (altın, Doğu’dan gelen değerli taşlar) çoğuna ortak erişimi
olması, malzeme kısıtlamaları benzer olsa bile kültürel ve dini ideolojilerin
sanatsal ifadeyi ne kadar derinden şekillendirdiğini vurgulamaktadır. Bizans,
İslami halifelikler ve Hint krallıklarının hepsi bol altın ve değerli taş takılar
üretmiştir. Birçok değerli taş Doğu’dan (örneğin Hindistan, İran, Afganistan)
tedarik edilmiş ve bu bölgeler arasında ticareti yapılmıştır. Benzer
malzemelere erişime rağmen, Bizans takıları Hıristiyan ikonografisini ve
imparatorluk ihtişamını vurgulamıştır. İslami takılar, birçok bağlamda
figüratif temsilden kaçınarak geometrik desenlere, hat sanatına odaklanmıştır.
Hint tapınak takıları ise Hindu tanrılarına ve mitolojisine odaklanmıştır. Bu
farklılaşma, "mücevher"in mevcudiyetinin sadece bir faktör olduğunu
göstermektedir. Stilistik tercihlerin arkasındaki itici güç, her medeniyetin
egemen kültürel, dini ve felsefi çerçevesiydi ve bu değerli malzemelerin
anlamlı "takı"lara nasıl dönüştürüleceğini dikte ediyordu.
Takıların düzenlenmesi ile bazı kültürlerde tüm sınıfların
yaygın takı kullanımı arasındaki fark, değişen derecelerde sosyal kontrolü ve
yönetici elitlerin ayrımı sürdürmek için süslemeyi stratejik olarak
kullandığını göstermektedir. Jüstinyen’in yasası açıkça safir, zümrüt ve
incileri imparatora ayırmış, ancak her özgür erkeğe altın bir yüzük takma hakkı
tanımıştır. Bu açık bir lüks yasasıdır. Yine de Bizans toplumunun tüm üyeleri
takı takıyordu. Orta Çağ Avrupa’sında soylular altın/gümüş/değerli taşlar takarken,
alt tabakalar adi metaller takıyordu. Bu, fiili veya yasal kısıtlamalar
anlamına gelir. Bu tür yasaların veya geleneklerin varlığı, takının bir statü
sembolü olarak gücünün o kadar etkili olduğunu düşündürmektedir ki, elitler
onun "değer kaybetmesini" veya alt sınıflar tarafından benimsenmesini
önlemek için onu düzenleme ihtiyacı hissetmişlerdir. Bu, "mücevher"in
anlamının sosyal olarak inşa edildiği ve siyasi olarak manipüle edilebileceği
fikrini vurgulamaktadır.
Roma kökleri ve Konstantinopolis’teki stratejik konumuyla
Bizans takı geleneği, daha sonra Anadolu’daki Selçuklu ve ardından Osmanlı
sanatsal duyarlılıklarıyla etkileşime girecek ve bunları etkileyecek olan
klasik teknikleri (opus interrasile, emaye gibi) ve gösterişli süsleme zevkini
koruyan önemli bir köprü görevi görmüştür. Bizans takıları "Roma
geleneklerinin tam bir devamıydı". Konstantinopolis, takı üretimi için
önemli bir merkezdi. Bizans takılarının ortaçağ dünyasında "büyük bir etkisi"
vardı. Selçuklular ve daha sonra Osmanlılar, Bizans egemenliği altında yoğun
bir şekilde etkilenen veya eskiden Bizans alanının bir parçası olan bölgeleri
fethedip imparatorluklarını kurdular. Selçuklu ve Osmanlı stilleri kendi
benzersiz özelliklerini (Pers, Orta Asya ve İslam sanatından etkilenerek)
geliştirirken, Bizans yönetimi altında beslenen Anadolu’daki önceden var olan
sofistike zanaat ortamı ve takıya yönelik estetik beğeni, bu yeni kültürel
ifadeler için zengin bir zemin sağlamış olmalıdır. Muhtemelen tekniklerin ve
zanaatkarların bir alışverişi ve kaynaşması söz konusuydu.
VI. Rönesans, İmparatorluklar ve Küresel Karşılaşmalar (M.S. y. 15. –
18. Yüzyıl)
A. Avrupa Rönesansı (M.S. y. 14. – 17. Yüzyıl)
Rönesans dönemi, klasik antikiteye (Yunanistan ve Roma)
yeniden bir ilgi duyulması, keşifler çağı, genişleyen küresel ticaret ve tüccar
sınıfının yükselişi ile karakterize edilir. Bu dönemde altın, inciler,
elmaslar, yakutlar, zümrütler ve safirler yoğun olarak kullanılmıştır. Özellikle
Yeni Dünya’dan gelen büyük miktarda zümrüt, Avrupa takı sanatına girmiştir.
Ayrıntılı emaye işçiliği (genellikle bir mücevherin her iki tarafını da
kaplayan ve daha renkli olan), değerli taş kesimindeki gelişmeler (taşların
parıltısını artıran), değerli taş oymacılığının (kameolar, intagliolar) yeniden
canlanması, kayıp mum döküm ve telkari gibi teknikler bu dönemin
özelliklerindendir. Emaye tekniğinin Hindistan’a muhtemelen Avrupa’dan girdiği
düşünülmektedir.
Pandantifler (ikonik, her iki tarafı emayeli, zincirlerle
takılan), küpeler, avizeler, mücevherli başlıklar, ağır altın zincirler ve
tasmalar başlıca takı formlarıydı. Mitolojik figürler ve sahneler (nemfler,
sentorlar, grifonlar, satirler), portreler, dini temaların yanı sıra daha
seküler tasarımlar da popülerdi. Doğalcı çiçek ve hayvan motifleri de sıkça
kullanılırdı. Rönesans takıları ihtişam, dünyevi güç, siyasi güç göstergesiydi
ve bireyin artan sanatsal farkındalığını yansıtıyordu. Takı sahipliği aristokrasi
ve din adamlarının ötesine yayıldı.
B. Osmanlı İmparatorluğu (M.S. y. 14. – 20. Yüzyıl Başı,
burada 15.-18. yüzyıl odaklı)
Osmanlı İmparatorluğu, Avrupa ve Asya’nın kavşağında yer
alan, muazzam zenginliğe ve benzersiz bir kültürel senteze sahip devasa bir
imparatorluktu. Takı yapımcılığı, Kanuni Sultan Süleyman döneminde 16. yüzyılda
zirveye ulaşmıştır. "Persleşmiş" bir sanatsal kimliğe sahip olup
İslami, Bizans ve diğer etkileri harmanlamıştır. Altın, gümüş, inciler,
zümrütler, yakutlar, elmaslar, yeşim taşı, akik, ametist gibi değerli
malzemelerin yanı sıra deri, fildişi, cam, kemik, sedef, boynuz, ahşap ve çinko
da kullanılmıştır. Elmaslar Hindistan’dan, zümrütler Mısır/Kolombiya’dan,
inciler ise Yemen’den getirilirdi.
Değerli taşların ustaca işlenmesi ve zanaatkarların (Ehl-i
Hiref – saray loncası) karmaşık çalışmaları bu dönemin özelliklerindendir.
Değerli taşların fasetlenmesi yerine doğal şekil ve hatlarına değer verilirdi.
Emaye, telkari, granülasyon, repoussé, kakma, savaklama, küftgani, ajir kesme
ve kazıma gibi teknikler kullanılırdı. Tombak (bakırın altınla kaplanması) da
yaygındı. Yeşim ve diğer sert taşların altın çiçekli kıvrımlarla tutturulmuş
mücevherlerle kaplanması 16. yüzyıldan itibaren popüler bir teknikti. Sorguçlar
(padişah ve Harem kadınları için güç sembolü olan türban süsleri, at
başlıklarında da kullanılırdı), iğneler (sallanan "Titrek" veya
"Zenberekli" iğneler), küpeler (inci damlalarından uzun sallantılı
olanlara kadar), kolyeler (gerdanlıklar, uzun kolyeler, zincirlere dizilmiş
altın paralar), bilezikler (yatırım amaçlı basit altın bilezikler, bükümlü
tipler), mühür yüzükleri (değerli/yarı değerli taşlarla süslü), kemerler ve
tokalar (çiçekli/geometrik motifli) başlıca takı formlarıydı. Gül, lale,
sümbül, karanfil, selvi, nar, kuş, kelebek gibi popüler motifler kullanılırdı.
Hilal motifi yaygındı. Osmanlı takıları güç, statü (özellikle Harem’de),
zenginlik (altın rezerv olarak), diplomatik hediyeler gibi anlamlar taşırdı.
Değerli taşlar tıbbi/manevi özellikleri nedeniyle seçilirdi (bilgelik için
zümrüt gibi). Takılar günlük eşyalara da (kitap kapakları, silahlar)
uygulanırdı.
C. Babür Hindistanı (1526 – 1857)
Babür İmparatorluğu, zenginliği, sanat hamiliği ve Pers,
Türk, Orta Asya ve geleneksel Hint motiflerinin harmanlanmasıyla tanınır.
Altın, gümüş, elmaslar (özellikle Golkonda’dan), zümrütler (çok beğenilen,
genellikle Kolombiya’dan Avrupalılar aracılığıyla gelen, sonra Babür tarzında
oyulan), yakutlar, safirler, inciler, yeşim taşı (Safirle, iyileştirici
güçlerle ilişkilendirilen) ve spinel ("balas yakutları") gibi
malzemeler kullanılmıştır. Navaratna (dokuz değerli taş) tılsımı önemliydi.
Kundan (değerli taşların altına yerleştirilmesi), Meenakari
(emaye işi, muhtemelen Avrupa’dan Portekiz Goa aracılığıyla tanıtıldı), Jadau
(Polki gibi kesilmemiş taşların/elmasların altına gömülmesi), değerli taşların
oyulması/kazınması ve karmaşık telkari gibi seçkin işçilik teknikleri bu
dönemin özelliklerindendir. Türban süsleri (Sarpech, genellikle tüylerle),
kolyeler (çok sıralı inci dizileri), pandantifler, küpeler, kolçaklar,
halhallar, yüzükler (ayna yüzükleri), mücevherli kabzalı hançerler (yeşim taşı,
hayvan başları) ve gülsuyu serpme kapları başlıca takı formlarıydı. Çiçekli ve
geometrik desenler ile hat sanatı da kullanılırdı. Her şey
"mücevherliydi". Babür takıları zenginlik, güç, statü, imparatorların
kişisel zevki, siyasi ittifaklar gibi anlamlar taşırdı. Dini sembolizm (Hindu
ve İslami) de önemliydi. Takılar günlük giyimin, saray törenlerinin
(imparatorun mücevherlere karşı tartılması), evlilik sözleşmelerinin ve
tılsımların ayrılmaz bir parçasıydı. Takılarda cinsiyet farklılıkları vardı
(erkek takıları güç ifadesi, kadın takıları daha dekoratifti).
D. Keşifler Çağı ve Küresel Ticaret: Kültürlerarası kaynaşma
Avrupa keşifleri (15.-16. yüzyıllardan itibaren) Afrika,
Asya ve Amerika’ya yeni ticaret yolları açarak yeni malzemeler ve kültürel
etkiler getirmiştir. İpek Yolu önemini korumakla birlikte, deniz yolları öne
çıkmıştır. Bu dönemde malzemeler üzerinde önemli etkiler görülmüştür: Avrupa’ya
Güney Amerika’dan zümrüt (İspanya üzerinden Kolombiya), Hindistan’dan elmas,
Basra Körfezi’nden inci akışı olmuştur. Bu, Avrupa takı paletlerini
zenginleştirmiştir. Asya’ya ise Avrupalı tüccarlar Yeni Dünya gümüşünü Çin’e getirmiştir.
Venedik cam boncukları Afrika’da ticareti yapılmıştır.
Stil ve teknikler açısından da önemli değişimler
yaşanmıştır. Babür takıları Pers ve Hint estetiğini harmanlamıştır. Osmanlı
İmparatorluğu telkari ve değerli taş kakmacılığını yaymıştır. Hindistan’da
emaye işçiliği (Meenakari) muhtemelen Babür Hindistanı’na Avrupalı zanaatkarlar
(Portekiz Goa) tarafından tanıtılmıştır. Avrupa elmas kesim teknikleri 19.
yüzyılda Hindistan’da görülmeye başlamıştır. Çin’de Han Hanedanlığı takıları
İpek Yolu aracılığıyla Batı/Orta Asya’dan etkilenmiş (altın, gümüş, turkuaz,
agat, telkari, granülasyon), Tang Hanedanlığı tasarımları ise Orta Asya/Pers
sanatından (lotus, kuşlar, anka kuşları) etkilenmiştir. Yeşim taşı Hotan’dan
Çin’e ithal edilmiştir. Avrupa’da Osmanlı mimari stilleri (Barok/Rokoko
paralellikleri) daha geniş dekoratif sanat alışverişlerine işaret eder.
"Doğu" stillerine yönelik bir hayranlık vardı. Şinoazri (17.-18.
yüzyıl), Avrupa’nın Çin motiflerini (pagodalar, ejderhalar, bitki örtüsü)
dekoratif sanatlarda yorumlamasını ifade eder ve potansiyel olarak bazı takı unsurlarına
da uzanmış olabilir, ancak kaynaklarda özel takı örnekleri azdır. İslami
geometrik desenler, 20. yüzyılda Cartier ve 19. yüzyılda William Morris dahil
olmak üzere Batı tasarımını etkilemiştir. Afrika’da ise Trans-Sahra ve Hint
Okyanusu ticareti Venedik cam boncuklarını, Akdeniz mercanını, Hint/Arap
taşlarını ve metal işleme tekniklerini tanıtarak stil füzyonlarına yol
açmıştır. Hindistan eski bir elmas kaynağıydı; elmas öğütme/parlatma bilgisi
orada ve İslam dünyasında 6.-13. yüzyıllarda mevcuttu. Avrupa elmas kesimi
muhtemelen Venedik’te (1330’dan sonra) başlamış, teknikler muhtemelen İslami
tüccarlardan ithal edilmiştir. Portekiz’in Goa’yı fethi (1510) Avrupa’ya elmas
tedarikini artırmış, Anvers, Paris ve Brugge kesim merkezleri haline gelmiştir.
Rönesans ve Keşifler Çağı, bölgesel takı geleneklerinden
stillerin ve malzemelerin daha küreselleşmiş bir etkileşimine doğru önemli bir
değişime işaret etmiştir. Değerli taşların ve kıymetli metallerin artan
dolaşımı, daha fazla kültürel temasla birleştiğinde, tekniklerin ve motiflerin
benzeri görülmemiş bir ölçekte değiş tokuş edildiği, uyarlandığı ve yeniden
yorumlandığı dinamik bir ortam yaratmıştır. Bu dönemden önce, ticaret var
olmasına rağmen (örneğin lapis lazuli), belirgin bölgesel stiller daha baskındı.
Keşifler Çağı doğrudan deniz yollarını açarak, değiş tokuş edilen malzemelerin
hacmini ve çeşitliliğini büyük ölçüde artırdı (Yeni Dünya zümrütleri
Avrupa/Asya’ya, Hint elmasları Avrupa’ya). Bu, Babür takılarında görülen stil
"füzyonlarına" ve Avrupa tekniklerinin (emaye gibi) Hindistan’a
tanıtılmasına yol açtı. Avrupa güçleri doğrudan ticaret merkezleri kurdu, bu
da daha yoğun ve sürekli kültürel ve teknik alışverişi kolaylaştırdı. Bu dönem,
etkilerin eskisinden çok daha uzağa ve daha hızlı seyahat edebildiği, gerçekten
birbirine bağlı bir takı tasarımı dünyasının temelini attı. Egzotik
"mücevher" arzusu bu alışverişin çoğunu yönlendirdi.
Muazzam zenginlikleri ve himayeleriyle Osmanlı ve Babür
İmparatorlukları, sadece benzersiz estetikler geliştirmekle kalmayıp aynı
zamanda hem Doğu’dan (İran, Orta Asya, Hindistan) hem de Batı’dan (Avrupa, bir
ölçüde) gelen etkilerin kanalları ve dönüştürücüleri olarak hareket eden önemli
takı yenilik merkezleri haline geldi. Her iki imparatorluk da bu dönemde
zirvedeydi ve geniş toprakları ve ticaret yollarını kontrol ediyordu. Babür
takıları açıkça Pers ve Hint geleneklerini harmanladı ve daha sonra emaye gibi
Avrupa tekniklerini de bünyesine kattı. Osmanlı takıları "Persleşmiş"
bir kimlik gösterdi ve Bizans, İslami ve diğer geleneklerden etkilendi. Ayrıca
Avrupa ile de temasları vardı. Sarayları, yüksek kaliteli takıların önemli
tüketicileri ve siparişçileriydi, bu da yetenekli zanaatkarları çekiyor ve
yeniliği teşvik ediyordu. Bu imparatorluklar sadece pasif alıcılar değil,
çeşitli unsurları sentezleyerek farklı ve etkili stiller yaratan takı tarihinin
aktif şekillendiricileriydi. "Mücevher" ve lüks "takı"
talepleri, kapsamlı zanaat ağlarını besledi.
Osmanlı kuyumcularının değerli taşların doğal şekillerine
olan özel tercihi, Avrupa Rönesansının fasetli kesimlere yönelik itkisiyle
tezat oluşturur. Bu, "mücevher"e ilişkin temel bir estetik felsefe
ayrılığını vurgular: biri taşın doğada bulunduğu şekliyle içsel niteliklerine
(genellikle manevi/tıbbi özelliklerle bağlantılı) değer verirken, diğeri insan
müdahalesi ve teknolojisiyle parlaklığını artırmaya çalışır. Osmanlılar
"bir değerli taşın orijinal şekline ve doğal hatlarına" değer verir
ve bunları "tıbbi ve manevi amaçlar" için seçerdi. Avrupa Rönesansı
ise "kesim tekniklerindeki gelişmelerin taşların parıltısını
artırdığını" gördü. Bu, taşın kendisine farklı kültürel yaklaşımlar
olduğunu düşündürmektedir. Osmanlı yaklaşımı, mücevherin gücünün doğal formunda
yattığına dair daha bütüncül, belki de animistik veya tılsımsal bir görüşle
uyumludur. Avrupa yaklaşımı, özellikle fasetlemenin geliştirilmesiyle,
hammaddenin görsel etkiyi (ışık yansıması, parlaklık) en üst düzeye çıkarmak
için dönüştürülmesindeki insan becerisini vurgular; bu da Rönesans’ın insan
yaratıcılığına ve doğanın ustalığına odaklanmasıyla uyumludur. Bu fark,
"mücevher"in bu güçlü imparatorluklarda salt süslemenin ötesinde
nasıl algılandığını ve kullanıldığını anlamada hayati önem taşır.
VII. Barok İhtişamından Viktorya Duygusallığına (M.S. y. 17. – 19.
Yüzyıl)
A. Barok ve Rokoko (M.S. y. 1600 – 1780’ler)
Barok dönem (yaklaşık 1600-1750), Rönesans simetrisi ve
arabesklerinden bir kayışla karakterize edilir. Daha yumuşak pastel giysi
tonları, değerli taşlar ve inciler için bir zemin oluşturmuştur. Genişleyen
küresel ticaret, değerli taşları daha erişilebilir hale getirmiştir. Bu dönemde
elmaslar (parlaklıkları vurgulanarak), inciler (genellikle parürler halinde),
yakutlar ve topaz gibi malzemeler altınla birlikte kullanılmıştır. Değerli taş
kesimindeki gelişmeler ("Barok Parlakları" olarak bilinen kare ila yastık
şeklinde, açık kületli fasetli elmaslar) taşların parıltısını artırmıştır.
Çiçek tasvirleri için metal üzerine oyma tekniği kullanılmıştır. Emaye
kullanımı azalmış ve 17. yüzyılın sonlarında sadece muhafazakar çevrelerde
görülmüştür. Boyalı opak emaye yeni bir yenilikti (Jean Toutin).1
Büyük göğüs/korsaj süsleri, bezelye kabuğu, yaprak, çiçek ve buket şeklindeki
takılar bu dönemin uzmanlık alanıydı. Yaylar (mücevherleri elbiseye tutturmak
için kullanılan kurdelelerden kaynaklanan en yaygın özellik), girandol küpeler
(üç sarkan süsü olan merkezi bir parça) popülerdi. Asimetrik buketler veya tek
tek çiçekler de görülürdü. Saat kasaları da süslenirdi. İspanya’dan gelen
Moresk sanat etkisi (oyulmuş veya champlevé emaye ile yapılmış minyatür/saat
kasaları gibi düz yüzeylerde kullanılırdı.
Rokoko dönemi (yaklaşık 1730-1780’ler, Geç Gürcü dönemiyle
örtüşür) daha hafif, daha samimi bir stille karakterize edilir. Asimetrik
formlar, "C" ve "S" eğrileri, kabuk formları ve doğal
şekiller kullanılmıştır. Açık pasteller, fildişi beyazı ve altın hakim
renklerdi. Aynalar açık alan hissini artırırdı. Rokoko takılarında çiçekler,
yapraklar ve tüyler metal üzerine kabartma veya oyma ile işlenirdi. Emaye, ana
akım takılarda tamamen terk edilmişti. Şatelenler ve enfiye kutuları gibi işlevsel
eşyalarda bulunurdu. Elmas takılar saray yaşamı için gerekliydi ve beyazlığını
artırmak için genellikle gümüşe monte edilirdi.
B. Gürcü Dönemi (Georgian Era) (1714 – 1837)
Başlangıçta aristokrasi için olan takılar, daha sonra orta
sınıflar tarafından da takılmaya başlanmıştır. Metal döküm yaygın olarak
kullanılmadığı için el yapımı takılar yaygındı. Sarı altın, gümüş, bakır, çelik
ve demir gibi metaller; elmas, inci, safir, yakut, cam, taklit taş (paste),
topaz ve lal taşı gibi değerli taşlar kullanılmıştır. Cam teknolojisindeki
gelişmeler sayesinde taklit taşlar ve folyolu değerli taşlar popüler hale
gelmiştir (Orta Gürcü). Repoussé (tasarımların tersten çekiçlenmesi) ve Cannetille
(nakışa benzeyen karmaşık tel işi) öne çıkan tekniklerdi. Emaye popülerdi ve
genellikle yas parçalarında (mavi, siyah, nâdir beyaz) kullanılırdı. Telkari,
Yaldız, Altın Dolgu ve Vermeil de kullanılırdı.
Erken Gürcü (Barok, 1714-1760) döneminde karmaşık metal
işçiliği ve doğadan ilham alan (çiçekler, yapraklar, hayvanlar) motifler
hakimdi. Orta Gürcü (Rokoko, 1760-1780) döneminde kurdeleler, fiyonklar ve
kıvrımlar gibi daha süslü motifler kullanıldı. Geç Gürcü (Neoklasik, 1780-1837)
dönemi ise antik Yunan ve Roma’dan ilham aldı. Kameolar, intagliolar, defne
çelenkleri ve akantus yaprakları yaygındı. Duygusal takılar ve yas takıları
(saç içeren) da bu dönemde görülürdü. Parürler (takım mücevherler) popülerdi.
C. Viktorya Dönemi (1837 – 1901)
Kraliçe Victoria’nın saltanatını kapsayan bu dönemde önemli
sosyal ve endüstriyel değişimler yaşanmış, tasarımda ise geçmişe (klasik, Orta
Çağ, Rönesans canlandırmaları) odaklanılmıştır. Altın ve gümüş yaygın olarak
kullanılmaya devam etmiştir. Ametist, lal taşı, turkuaz, safir, inci ve elmas
gibi değerli taşlar popülerdi. Büyük Dönem’de jet, oniks ve siyah cam
kullanılmıştır. Kaplumbağa kabuğu yerine vulkanit kullanılmıştır. Kaliforniya
Altına Hücumu ve Güney Afrika’daki keşifler sayesinde dünya genelinde artan
elmas arzı, elmasların çok popüler hale gelmesini sağlamıştır. Seri üretim
takıyı daha erişilebilir hale getirmeye başlamış, ancak el işçiliği hala değer
görmüştür. Telkari, kameolar, oyma ve emaye teknikleri kullanılmıştır. Akrostiş
takılar (değerli taşların baş harfleriyle kelimeler oluşturan, örneğin DEAREST)
da bu dönemin bir özelliğidir.
Viktorya dönemi üç alt döneme ayrılır:
- Romantik Dönem (1837-1860): Kalp, çiçek, fiyonk, yılan
(sonsuzluk/bilgelik sembolü) gibi duygusal ve sembolik motifler hakimdi.
Çiçek motifleri, parlak değerli taşlar ve altın telkari kullanılırdı.
Kraliçe’nin gençliği ve evliliğinden etkilenilmiştir. Tanınabilir çiçek ve
meyvelerle doğalcı takılar ve "çiçeklerin dili" popülerdi. - Büyük Dönem (Grand Period) (1860-1885): Daha koyu renkli
değerli taşlar (lal taşı, ametist) kullanılmıştır. Prens Albert’in
ölümünden sonra yas takıları (jet, oniks, siyah cam, insan saçı içeren)
son derece popüler hale gelmiştir. Kameolar da bu dönemde popülerdi.
Mısır, Rönesans ve Gotik gibi canlandırmacı stiller de görülmüştür. - Estetik Dönem (1885-1901): Kadınların bağımsızlığının
artması ve boş zamanların çoğalmasıyla daha küçük ve hafif takılar moda
olmuştur. Japonya ve Sanat ve El Sanatları hareketinden ilham alan doğalcı
tasarımlar kullanılmıştır. Kuşlar, böcekler ve oryantal temalar yaygındı.
Viktorya Gerdanlığı popülerleşmiştir.
D. 19. Yüzyılda Osmanlı Toprakları ve Hindistan’da Takı
Osmanlı’da zengin gelenekler devam etmiştir. 18. yüzyıldan
itibaren Batı trendlerinin etkisiyle takı boyutlarında abartılı bir artış
görülmüştür. Geleneksel çiçek (lale, gül) ve geometrik desenler varlığını
sürdürmüştür. Osmanlıların doğal taş şekillerine değer vermesine rağmen, bazı
Avrupa fasetleme veya stilleri, genel "Batı trendleri"nin boyutu
etkilemesinin ötesinde, 19. yüzyılda doğrudan Avrupa tekniği benimsemesi
konusunda kaynaklar daha az spesifiktir. Batı sanatında Osmanlı kadınlarının
egzotikleştirilmesi genellikle onları bol mücevherlerle tasvir etmiştir. 19. yüzyıl
Osmanlı takı örnekleri (kemerler, tokalar, sikke takıları, telkari bilezikler),
geleneksel formların ölçek veya tip açısından bazı potansiyel Avrupa stilistik
yankılarıyla devam ettiğini göstermektedir.
Hindistan’da ise İngiliz Rajı döneminde (1858-1947) Viktorya
stilleri Hint elitleri arasında moda olmuştur. Telkari, elmaslar, inciler ve
Batı motifleri (fiyonklar, çiçekler) geleneksel tasarımlara dahil edilmiştir.
Takı, sosyal statü ifadesi olarak yükselmiştir. Babür dönemi teknikleri
(Kundan, Meenakari, Jadau) ve formları, bazen Batı unsurlarıyla harmanlanarak
devam etmiştir. Tapınak takıları önemini korumuştur. Parlak kesim elmaslar ve
Avrupa fasetleme teknikleri Hindistan’da daha belirgin bir şekilde ortaya
çıkmaya başlamıştır. Hindistan, değerli taşlar için önemli bir kaynak ve pazar
olmaya devam etmiştir.
17.-19. yüzyıllar, takıda artan küresel bir karşılıklı
bağlantı dönemini temsil eder; burada Avrupa stilleri (Barok, Rokoko,
Neoklasik, Viktorya) baskın trend belirleyiciler haline gelmiş, ancak aynı
zamanda Avrupalı tasarımcılar sistematik olarak tarihi ve Avrupa dışı
kültürlerden (Klasik canlandırmalar, Mısır canlandırması, daha sonra Hint/Japon
etkileri) ilham almaya başlamıştır. Bu, karmaşık, çok yönlü bir fikir akışı
yaratmıştır. Avrupa modası olan Rokoko elmas ayarları ve Viktorya dönemi
duygusal motifleri yaygınlaşmıştır. Aynı zamanda, 19. yüzyıl Avrupa
takılarında Klasik, Rönesans ve Mısır stillerinin canlandırmaları görülmüştür.
Hindistan’daki İngiliz Rajı gibi sömürge karşılaşmaları, Viktorya stillerinin
Hint elitleri tarafından benimsendiği, ancak Hint motiflerinin de Avrupalı
tasarımcıları büyülemeye başladığı füzyonlara yol açmıştır. Bu, Avrupa küresel
erişimini genişlettikçe, sadece kendi kültürünü ihraç etmekle kalmayıp, aynı
zamanda diğer kültürlerden unsurları ithal edip yeniden yorumladığını ve daha
eklektik ve tarihsel olarak bilinçli bir tasarım manzarasına yol açtığını
göstermektedir. "Doğu" egzotik bir ilham kaynağı haline gelmiştir.
Viktorya döneminin yas takılarına ve duygusal parçalara
(saç, minyatür portreler, sembolik motifler içeren) olan takıntısı, daha geniş
toplumsal değişimleri yansıtır: Kraliçe Victoria gibi figürler tarafından
güçlendirilen artan bir romantizm duygusu, bireycilik ve ölüme ve anmaya karşı
değişen tutumlar. Romantik Viktorya dönemi, kalp ve çiçek gibi duygusal
motifleri vurgulamıştır. Büyük Viktorya dönemi, Prens Albert’in ölümünden sonra
yas takılarında (jet, oniks, saç) bir artış görmüş, Kraliçe Victoria’nın
kendisi bunu popülerleştirmiştir. Saç takıları sevdiklerini anmak için
kullanılmıştır. Süsleme yoluyla ifade edilen bu yoğun kişisel duygu
odaklanması, bireysel duygusal deneyime ve kişisel bağlantılara değer vermeye
yönelik kültürel bir değişime işaret eder. Takı, sadece statü veya dini
bağlılığın ötesine geçerek keder, aşk ve anıyı ifade etmek için çok samimi bir
araç haline gelmiştir.
Sanayi Devrimi sırasında (18.-19. yüzyıl) seri üretim
tekniklerinin yükselişi, takıya erişimi demokratikleştirmeye başlamış, ancak
aynı zamanda Sanat ve El Sanatları hareketi 1 gibi el işçiliğini ve
sanatsal bireyselliği savunan karşı hareketleri de teşvik etmiştir; bu,
günümüzde takıda devam eden bir gerilimdir. Sanayi Devrimi, seri üretim yoluyla
takıyı orta sınıf için daha erişilebilir hale getirmiştir. Bu, bazı takıların algılanan
ayrıcalığında veya sanatsal değerinde potansiyel bir düşüş anlamına gelir.
Sanat ve El Sanatları hareketi, makine güdümlü fabrika sistemlerini reddetmiş,
el işçiliğine ve kaboşon kesim değerli taşların doğal güzelliğine
odaklanmıştır. Bu doğrudan bir tepkiydi. Estetik Viktorya dönemi de daha
sanatsal, doğadan ilham alan tasarımlara doğru bir hareket görmüştür. Bu
dinamik, tasarım tarihinde tekrarlayan bir temayı göstermektedir: daha geniş
erişim sağlayan teknolojik ilerleme, genellikle bir ayrım veya sanatsal ifade
biçimi olarak zanaatkar becerisine ve benzersiz tasarıma yönelik yenilenmiş bir
takdire yol açar. "Değerli" takının tanımı, sadece malzeme maliyetini
değil, aynı zamanda sanatsal niyeti ve işçiliği de içermeye başlamıştır.
VIII. Modernist Devrim: Yeni Çağ İçin Yeni Formlar (M.S. y. 1890 – 1950)
A. Art Nouveau (M.S. y. 1890 – 1910)
Art Nouveau akımı, makine yapımı ve aşırı süslü Viktorya
dönemi tasarımlarına bir tepki olarak doğmuş, Japon sanatının (Japonizm –
sadelik, doğa, renk) etkilerini taşımıştır. Bu dönemde emaye (plique-à-jour,
champlevé, 3 boyutlu derinlik için pâte de verre) ayırt edici bir özellikti.
Boynuz, fildişi, cam, opal, aytaşı ve barok inciler genellikle elmas ve değerli
taşlara tercih edilirdi. Altın ve gümüş de kullanılırdı. Zanaatkarlar metalleri
yumuşak, akıcı, organik, kıvrımlı hatlara ve asimetrik formlara dönüştürmede
ustalaşmışlardı. El işçiliğine odaklanılırdı. Serbest formlu, organik yapılar
hakimdi. Doğadan ilham alan motifler arasında çiçekler, böcekler (yusufçuklar,
kelebekler), dalgalanan saçlar, kuşlar, bitkiler ve kadın figürü (genellikle
ruhani veya şehvetli) yer alıyordu. René Lalique (en etkili, imzası çıplak
kadın figürü, daha sonra camla çalıştı), Georges Fouquet, Henri Vever, Eugène
Feuillâtre, Léopold Gautrait, Lucien Gaillard, Maurice Dufrène ve Louis Comfort
Tiffany bu dönemin önemli tasarımcıları arasındaydı.
B. Edward Dönemi (M.S. y. 1901 – 1915)
"Belle Époque" zarafeti, kadınsılık, hafiflik ve
incelik bu dönemin özelliklerindendi. Art Nouveau ile örtüşmesine rağmen
stilistik olarak farklıydı. Platin (ilk kez kullanıldı, başlangıçta altınla,
sonra tek başına), elmaslar (baskın), inciler, zümrütler ve yakutlar başlıca
malzemelerdi. Karmaşık, dantel benzeri desenler, narin telkari ve millegrain
detaylandırma gibi teknikler kullanılırdı. Fiyonklar, kurdeleler, girlandlar,
festonlar, püsküller ve defne çelenkleri gibi motifler popülerdi. "Tasma
kolyeler" (genellikle elmas ve inciden yapılmış, sıkı oturan kolyeler,
Fransa’dan kaynaklanan) popülerlik kazandı. Hafif, eğlenceli ve narin
tasarımlar hakimdi. Cartier ve Boucheron gibi önemli isimler, Art Nouveau
tekniklerini Edward dönemi stilleriyle başarıyla harmanlamıştır.
C. Art Deco (M.S. y. 1920 – 1945)
Birinci Dünya Savaşı sonrası, "savaşlar arası
stil" olarak bilinen Art Deco, 1925 Paris "Exposition Internationale
des Arts Décoratifs et Industriels Modernes"den etkilenmiştir. Akıcı,
simetrik, modernizm ve makine çağı estetiği hakimdi. Kübizm, Mısırbilim
(Tutankamon’un mezarının 1922’de keşfi), Afrika sanatı, Pers sanatı ve Hint
sanatından etkiler taşıyordu. Platin (birincil metal), elmaslar, zümrütler,
yakutlar, safirler ve genellikle siyah oniks, mercan, yeşim taşı, lapis lazuli gibi
malzemelerle cesur renk kontrastları yaratılırdı. Bakalit ve diğer plastikler
de kullanılırdı. Geometrik hassasiyet, ince işçilik, yanılsama ayarları (metal
işçiliğiyle taş boyutunu vurgulayan) ve yeni değerli taş kesimleri (baget,
zümrüt kesim) gibi teknikler kullanılırdı. Laklama da yaygındı.
Geometrik desenler (zikzaklar, şevronlar, güneş
patlamaları), cesur renkler, şık ve akıcı bir estetik hakimdi. 1920’lerde düz,
çizgisel ve simetrik tasarımlar öne çıkarken, 1930’larda daha büyük, daha geniş
bilezikler, dönüştürülebilir takılar, yuvarlaklaşan kıvrımlı formlar,
yaka/gerdanlık kolyeler, broşlar ve elbise klipsleri popülerleşti. Mısır:
sfenksler, hiyeroglifler), Uzak Doğu (ejderhalar, pagodalar) ve kabile
motifleri gibi egzotik temalar da kullanılırdı. Cartier (Tank saati,
Hindistan’dan ilham alan "Tutti Frutti" takıları), Van Cleef &
Arpels (Gizemli mıhlama, Minaudière), Raymond Templier, Fouquet, René Boivin,
Paul Brandt, Janesich, Ostertag ve Tiffany & Co. bu dönemin önemli
tasarımcıları ve markaları arasındaydı.
D. Retro Dönemi (M.S. y. 1935/1939 – 1950)
İkinci Dünya Savaşı dönemi, kaçış ve cazibe arzusunu
yansıtıyordu. Platin ve diğer metallere getirilen kısıtlamalar altının
hakimiyetine yol açtı. Sarı altın (baskın), pembe altın ve yeşil altın
kullanıldı. Ametist, sitrin, akuamarin, topaz, turmalin gibi büyük, daha az
pahalı değerli taşlar tercih edildi. Bazen sentetik yakut ve safirler de
kullanıldı. Cesur, üç boyutlu ve heykelsi formlar hakimdi. Cilalı yüzeyler ve
zıt dokular kullanıldı. Büyük, abartılı parçalar, kıvrımlı ve hacimli formlar
popülerdi. Vatansever motifler (ABD’de bayraklar, kartallar), mekanik temalar
(tank paletleri, dişliler), fiyonklar, kurdeleler, kıvrımlar, yelpazeler,
stilize çiçekler ve hayvanlar sıkça kullanıldı. Dönüştürülebilir takılar (broş
oluşturan klipsler) da bu dönemin bir özelliğiydi.
Art Nouveau’dan Retro’ya kadar sadece yarım yüzyılda farklı
stillerin hızla birbirini izlemesi, 20. yüzyılın başlarındaki sosyal,
teknolojik ve kültürel değişimin hızlanan temposunu yansıtmaktadır. Takı,
sanatsal isyandan (Art Nouveau) savaş sonrası coşkuya ve teknolojik hayranlığa
(Art Deco) ve savaş zamanı kemer sıkma/vatanseverliğe (Retro) kadar bu
değişimlerin son derece duyarlı bir barometresi haline geldi. Art Nouveau
(1890-1910), Viktorya dönemi tarihselciliğinden ve endüstriyel üretimden
bilinçli bir kopuştu. Edward dönemi (1901-1915) bir arada var olmuş, daha
klasik, gösterişli bir alternatif sunmuştur. Art Deco (1920-1945), Birinci
Dünya Savaşı’ndan sonra modernliği, makine çağı estetiğini ve küresel etkileri
benimsemiştir. Retro dönemi (1939-1950) ise doğrudan İkinci Dünya Savaşı
malzeme kısıtlamaları ve vatanseverlik duygusuyla şekillenmiştir. Önceki
dönemlerin daha uzun süren aralıklarına kıyasla bu hızlı stilistik değişim,
takı tasarımının çağdaş olaylar, sanatsal hareketler ve hatta jeopolitik değişimlerle
daha derinden iç içe geçtiğini göstermektedir. Artık sadece uzun vadeli
kültürel değerleri yansıtmakla kalmıyor, aynı zamanda acil tarihsel bağlamlara
da tepki veriyordu.
Bu dönemlerde malzeme seçimi hem estetik hedeflerden hem de
yeni keşifler (Edward döneminde platin) veya savaş zamanı kısıtlamaları
(Retro’da altın) gibi dış faktörlerden büyük ölçüde etkilenmiştir. Bu, takıda
sanatsal olasılıkları genellikle belirleyen pratik ve ekonomik temelleri
vurgulamaktadır. Art Nouveau sanatçıları, içsel değerden ziyade tasarımı
vurgulamak için bilinçli olarak boynuz, cam ve emaye gibi "daha
mütevazı" malzemeler seçmişlerdir. Edward dönemi takıları, gücü ve narin,
elmas merkezli tasarımlar yaratma yeteneği nedeniyle platini benimsemiştir. Bu,
belirli bir estetiği mümkün kılan yeni bir malzeme seçimiydi. Art Deco, platini
kullanmış ancak aynı zamanda oniks, mercan ve yeşim taşı gibi malzemelerle
cesur renk kontrastlarını da benimseyerek eklektik ilhamlarını yansıtmıştır.
Retro döneminin altın hakimiyeti, platinin savaş çabalarına yönlendirilmesinin
doğrudan bir sonucuydu. Bu, tasarımcıların estetik vizyonları olsa da, onlara
sunulan malzeme paletinin genellikle teknolojik gelişmeler, kaynak mevcudiyeti
ve ekonomik/siyasi koşullar tarafından şekillendiğini göstererek takının maddi
kültür yönünü ortaya koymaktadır.
"Egzotik" etkilerin (Art Nouveau’da Japonizm, Art
Deco’da Mısır/Afrika/Asya) tekrarlayan teması, sömürgecilik, artan seyahat ve
arkeolojik keşiflerle kısmen beslenen, Batı dışı kültürlere yönelik artan bir
Batı hayranlığını ortaya koymaktadır. Ancak bu etkiler genellikle Batı
merceğinden süzülmüş, doğrudan kopyalamalardan ziyade yorumlamalara yol
açmıştır. Art Nouveau, Japon sanatından (Japonizm) önemli ölçüde etkilenmiştir.
Art Deco, Mısırbilim (Tutankamon’un mezarı), Afrika sanatı ve Asya motiflerinden
yararlanmıştır. Cartier’in "Tutti Frutti"si Hindistan’dan ilham
almıştır. Bu ilhamlar genellikle motifleri soyutlamayı veya derin, bağlamsal
bir anlayıştan ziyade "egzotik" bir ruh yakalamayı içeriyordu.
IX. Çağdaş Akımlar: 20. Yüzyıl ve Ötesi (M.S. y. 1950 – Günümüz)
A. Yüzyıl Ortası Modern (Mid-Century Modern) (M.S. y.
1950 – 1970)
İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde, Retro’nun hacimli
formlarından daha rafine ve zarif bir estetiğe geçiş yaşandı. Bu dönemde
takılar, hem varlıklı kesime hem de büyüyen orta sınıfa hitap eden, canlı
mücevher ve takı sergilerine odaklandı. Temiz çizgiler, minimalizm ve soyutlama
ön plandaydı. Tasarımlar mimari ve endüstriyel unsurlardan etkilenmiş, gümüş ve
paslanmaz çelik gibi malzemeler popülerlik kazanmıştır. Değerli taşlar, eğer
kullanılıyorsa, genellikle idareli bir şekilde kullanılıyordu. Çiçek, kurdele,
fiyonk ve yaprak tasarımları belirgindi. Altın, modern yorumlarla yeniden
popülerlik kazandı. Genel olarak, önceki Retro stiline göre daha zarif parçalar
üretildi.
B. 1960’lardan Günümüze: Çeşitlilik ve Yenilik
Çağdaş takı tasarımı, geçmiş ve bugünün bir birleşimi olarak
tanımlanabilir; farklı tarihi dönemlerden ilham alarak modern bir dokunuşla
yorumlanır. Bu dönem, geniş bir stil ve hareket yelpazesini kapsar. Cesur ve
avangart tasarımlardan minimalist ve organik formlara kadar, takılar bireysel
sanatsal ifadeyi yansıtır. Vintage takılar popülerliğini korumaktadır.
Erkeklerin takı takması yaygınlaşmıştır. Bağımsız laboratuvarlar tarafından
takı sertifikasyonu önem kazanmıştır.
Tasarımcılar, akrilik ve geri dönüştürülmüş malzemeler gibi
alışılmadık olanlar da dahil olmak üzere çeşitli malzemelerle deneyler
yapmaktadır. Geri dönüştürülmüş metaller (daha az enerji gerektirdiği için),
geri dönüştürülmüş cam, geri dönüştürülmüş elmaslar ve sürdürülebilir ahşap
gibi sürdürülebilir malzemelere yönelik artan bir talep vardır. Laboratuvarda
üretilen değerli taşlar da (çatışmasız olmalarına rağmen önemli miktarda enerji
gerektirirler) kullanılmaktadır. Özelleştirme, kişiselleştirme ve sürdürülebilirlik,
modern takılardaki temel eğilimlerdir.
Teknolojik yenilikler de çağdaş takı dünyasını
şekillendirmektedir. 3D baskı, karmaşık şekiller ve desenler oluşturmak için
çok yönlü, uygun maliyetli bir yol sunarak takı tasarımı ve üretiminde daha
yaygın olarak kullanılmaktadır. Akıllı takılar, fitness verilerini, hayati
belirtileri izleme ve bildirim sağlama yeteneğiyle daha popüler hale
gelmektedir. Artırılmış Gerçeklik (AR) ile takı hakkında bilgi görüntüleme ve
sanal deneme sistemleri gibi giyilebilir teknoloji gelişmeleri de potansiyel
taşımaktadır.
Çağdaş Türk takı tasarımcıları da bu küresel akımlara
paralel olarak, geleneksel motifleri modern estetikle birleştiren, hem yerel
kültürel mirası yansıtan hem de uluslararası trendlere uyum sağlayan çalışmalar
ortaya koymaktadır. Sim Atlı (SIM وملROZ),
Melis Göral ve Selda Akgül gibi tasarımcılar, aile bağları, hikaye anlatımı
geleneği ve Türk kültürünün zengin manevi yönlerinden ilham alarak, Orta Doğu,
Akdeniz ve Güney Avrupa etkilerini taşıyan, taşları, formları ve tasarımlarıyla
kültürel bir mozaik sunan eserler yaratmaktadır. Bu tasarımcılar genellikle
İstanbul Kapalıçarşı gibi tarihi zanaat merkezlerinden beslenerek geleneksel
işçiliği çağdaş tasarımlarla birleştirmektedir. Ayrıca, Dubai ve Suudi
Arabistan gibi bölgelerde popüler olan, geleneksel Arap ve Türk stillerini
harmanlayan 22 ayar altın gelin takıları gibi trendler de görülmektedir.
Yeni malzemelerin ve teknolojilerin yaygınlaşmasıyla,
geleneksel olarak değerli metaller ve doğal taşlarla ilişkilendirilen
"mücevher" ile daha geniş bir malzeme yelpazesini kapsayan
"takı" arasındaki çizgiler giderek bulanıklaşmaktadır. Geri
dönüştürülmüş metaller, laboratuvarda üretilen elmaslar ve hatta sürdürülebilir
ahşap gibi malzemeler, hem estetik hem de etik kaygılarla çağdaş tasarımlarda
yer bulmaktadır. 3D baskı gibi teknolojiler, daha önce elde edilmesi zor olan
karmaşık ve kişiselleştirilmiş formların üretilmesine olanak tanıyarak,
"takı" kavramının sınırlarını genişletmektedir. Bu durum, bir
parçanın değerinin sadece malzeme maliyetiyle değil, aynı zamanda tasarımın
özgünlüğü, sanatsal ifadesi ve üretim sürecinin yenilikçiliğiyle de ölçüldüğü
yeni bir anlayışa işaret etmektedir.
Çağdaş takı tasarımında etik kaynak kullanımı ve
sürdürülebilirlik, giderek artan bir şekilde önemli itici güçler haline
gelmektedir. Tüketiciler, taktıkları parçaların çevresel ve sosyal etkileri
konusunda daha bilinçli hale geldikçe, tasarımcılar ve markalar da üretim
süreçlerinde şeffaflığa ve sorumlu uygulamalara yönelmektedir. Geri
dönüştürülmüş metallerin ve etik kaynaklı veya laboratuvarda üretilmiş değerli
taşların kullanımı, bu eğilimin somut örnekleridir. Bu, takının sadece bir süs
eşyası olmanın ötesine geçerek, bireyin değerlerini ve dünyaya bakış açısını
yansıtan bir ifade biçimi haline geldiğini göstermektedir. Sürdürülebilirlik,
artık sadece bir trend değil, takı endüstrisinin geleceğini şekillendiren temel
bir ilke konumundadır.
Kişiselleştirme ve kendini ifade etme, çağdaş takıların en
önemli özelliklerinden biri haline gelmiştir. Teknolojinin sunduğu olanaklar ve
değişen tüketici tercihleri, bireylerin kendi benzersiz hikayelerini ve
kimliklerini yansıtan takılar talep etmesine yol açmıştır. İster özel olarak
tasarlanmış bir parça, ister sembolik anlamlar taşıyan modüler bir takı olsun,
tüketiciler artık sadece estetik açıdan değil, aynı zamanda kişisel anlam ve
bağlantı kurabildikleri parçaları tercih etmektedir. Bu durum, takının bir kez
daha, en eski çağlarda olduğu gibi, bireyin iç dünyasını ve toplumsal
aidiyetlerini ifade eden güçlü bir araç olarak rolünü pekiştirmektedir.
"Takı" ve "mücevher", artık sadece dışsal bir süs değil,
aynı zamanda kişisel bir anlatının parçasıdır.
X. Sonuç: Kültürel Anlatı Olarak, Takının Kalıcı Mirası
Takı ve mücevherin binlerce yıllık tarihi, insanoğlunun
güzellik, statü, koruma ve kendini ifade etme arayışının büyüleyici bir
yansımasıdır. Tarih öncesi çağların basit doğal malzemelerinden günümüzün
karmaşık ve teknolojik olarak gelişmiş tasarımlarına kadar, takı her zaman
insan kültürünün ayrılmaz bir parçası olmuştur. Bu yolculuk, sadece estetik
tercihlerin değil, aynı zamanda toplumsal yapıların, inanç sistemlerinin,
teknolojik gelişmelerin ve kültürlerarası etkileşimlerin de bir kaydıdır.
Antik uygarlıklarda takı, genellikle derin manevi anlamlar
taşımış, tanrılarla bağlantı kurma, kötülüklerden korunma ve sosyal hiyerarşiyi
belirtme aracı olarak hizmet etmiştir. Mezopotamya’nın silindir mühürleri,
Mısır’ın güçlü sembolleri, İndus Vadisi’nin boncuk işçiliği ve Ege’nin doğadan
ilham alan formları, her biri kendi kültürel kimliğini yansıtan benzersiz
ifadeler sunmuştur. Klasik Yunan ve Roma dönemleri, bu mirası devralarak
sanatsal inceliği ve sembolik derinliği daha da ileri taşımış, takıyı kişisel
kimliğin ve toplumsal rolün kamusal bir beyanı haline getirmiştir.
Anadolu, tarih boyunca bir medeniyetler beşiği olarak,
Hititlerden Lidyalılara, Friglerden Urartulara kadar çeşitli kültürlerin takı
geleneklerine ev sahipliği yapmıştır. Erken Türk halklarının ve özellikle
Türkmenlerin Orta Asya mirası, göçebe yaşam tarzının ve şamanistik inançların
izlerini taşıyan güçlü ve sembolik takılarla bu topraklara ulaşmıştır. Selçuklu
Sultanlığı, Pers, Bizans ve İslami etkileri harmanlayarak Anadolu’da yeni bir
sanatsal sentez yaratmış ve Osmanlı İmparatorluğu’nun ihtişamlı takı sanatının
temellerini atmıştır.
Orta Çağ boyunca Bizans, İslami dünya ve Avrupa, kendi inanç
sistemleri ve güç dinamikleri etrafında şekillenen farklı takı gelenekleri
geliştirmiştir. Rönesans ve Keşifler Çağı ile birlikte küresel ticaretin
artması, malzemelerin, tekniklerin ve stillerin benzeri görülmemiş bir şekilde
alışverişine yol açmış, Babür Hindistanı ve Osmanlı İmparatorluğu gibi büyük
güçler hem kendi benzersiz estetiklerini yaratmış hem de Doğu ile Batı arasında
kültürel köprüler kurmuştur.
19. yüzyıl, Barok ve Rokoko’nun
ihtişamından Viktorya döneminin duygusallığına ve endüstriyel üretimin
getirdiği değişimlere tanıklık etmiştir. Bu dönemde Batı stilleri küresel bir
etki yaratırken, aynı zamanda Batılı tasarımcılar da egzotik ve tarihi kültürlerden
ilham almaya başlamıştır. 20. yüzyılın modernist devrimleri olan Art Nouveau,
Edward ve Art Deco, takı tasarımında radikal yenilikler getirmiş, ardından
Retro dönemi savaş yıllarının ruhunu yansıtmıştır.
Günümüzde ise çağdaş takı tasarımı, geçmişin mirasını modern
bir bakış açısıyla yeniden yorumlamakta, sürdürülebilirlik, etik kaynak
kullanımı ve kişiselleştirme gibi değerleri ön plana çıkarmaktadır. Yeni
malzemeler ve teknolojiler, "takı" ve "mücevher"
kavramlarının sınırlarını zorlarken, takının bireysel ve kültürel kimliği ifade
etme gücü her zamankinden daha belirgindir.
Sonuç olarak, takı ve mücevher, insanlık tarihinin sessiz
ama etkili bir anlatıcısıdır. Her bir parça, yapıldığı dönemin sanatsal
zevklerini, teknolojik imkanlarını, inançlarını ve toplumsal değerlerini içinde
barındırır. Geçmişten günümüze uzanan bu ışıltılı yolculuk, insanoğlunun
süslemeye olan temel ve kalıcı arzusunun, kültürel çeşitliliğin ve sanatsal
ifadenin sonsuz potansiyelinin bir kanıtıdır. Takı, sadece bedeni süslemekle
kalmaz, aynı zamanda ruhu, kimliği ve mirası da taşır.
Alıntılanan çalışmalar
- A history of jewellery – V&A, https://www.vam.ac.uk/articles/a-history-of-jewellery
- The Timeless Allure of Jewelry: From Ancient Adornments to
Modern Masterpieces, https://www.intelligentliving.co/timeless-allure-of-jewelry/ - History of jewellery | JEWELLERY Over the Years: A Brief
History, https://sgl-labs.com/a-complete-guide-on-history-of-jewellery/ - Jewelry | Materials, Methods, History, & Facts |
Britannica, https://www.britannica.com/art/jewelry - History of Jewelry| ASHI, https://www.ashidiamonds.com/Education/JewelryGuide/History_of_Jewelry.aspx
- Ancient Anatolian Jewellery in Turkey – TransAnatolie
Tour, https://www.transanatolie.com/english/turkey/in%20brief/museums/amm/Ancient%20Jewellery/anatolian_jewellery.htm - How Did Ancient Civilizations Use Jewelry for Protection
and Power? – Aureus Boutique, https://www.aureusboutique.com/blogs/articles/how-did-ancient-civilizations-use-jewelry-for-protection-and-power - Ishtar Adorned: Embedded Power in Ancient Mesopotamian
Jewelry – NYCJW, https://nycjewelryweek.com/ishtar-adorned-ancient-mesopotamian-jewelry/ - Egyptian Jewelry: A Window into Ancient Culture – ARCE, https://arce.org/resource/egyptian-jewelry-window-ancient-culture/
- The Symbolism and Significance of Ancient Egyptian Jewelry
– Anthropology Review, https://anthropologyreview.org/history/ancient-egypt/ancient-egyptian-jewelry/ - Ancient Egyptian Necklaces: History, Origins, Symbols and
Materials – Theswaf, https://theswaf.com/blogs/egyptian-jewelry/ancient-egyptian-necklaces - Ancient Egyptian Jewelry: History, Designs, and
Significance – Nobbier, https://www.nobbier.com/blogs/editorial/ancient-egyptian-jewelry-history-designs-and-significance/ - Scientific developments in the Indus Valley Civilization:
Pottery and Bead Making – Unacademy, https://unacademy.com/content/upsc/study-material/science-and-technology/scientific-developments-in-the-indus-valley-civiization-pottery-and-bead-making/ - The History of Indian Jewelry: From Ancient Times to
Modern Day …, https://sangeetaboochra.com/blogs/sangeeta-boochra/the-history-of-indian-jewelry-from-ancient-times-to-modern-day - Minoan Jewellery – World History Encyclopedia, https://www.worldhistory.org/article/449/minoan-jewellery/
- The Fascinating History of Ancient Greek Jewelry –
Astteria, https://www.astteria.com/blog/the-fascinating-history-of-ancient-greek-jewelry/ - Hellenistic Jewelry – The Metropolitan Museum of Art, https://www.metmuseum.org/essays/hellenistic-jewelry
- Emerald Jewelry Through the Ages – A Guide to Emerald
Jewelry History | The Natural Emerald Company, https://emeralds.com/education/emerald-jewelry/emerald-jewelry-styles/ - Roman Jewelry: Unveiling the Elegance of Ancient Adornment
…, https://roman-empire.net/pop-culture/roman-jewelry - finger-ring | British Museum, https://www.britishmuseum.org/collection/object/H_1981-0201-9
- necklace | British Museum, https://www.britishmuseum.org/collection/object/H_1981-0201-33
- History of Turkish and Anatolian Jewelry – Les Arts
Turcs, https://www.lesartsturcs.com/history-of-turkish-and-anatolian-jewelry/ - The Origins of Seljuk Ornamental Art in Anatolia –
Research Collection, https://www.research-collection.ethz.ch/bitstream/handle/20.500.11850/573058/1/MEseljuk.pdf - Turkmen Jewelry – The Metropolitan Museum of Art, https://www.metmuseum.org/essays/turkmen-jewelry
- Turkmen Ancient Jewelry Designs: A Cultural Treasure Trove
of Central Asia – Aseel App, https://aseelapp.com/do_good/blog/turkmen-ancient-jewelry-designs-a-cultural-treasure-trove-of-central-asia - Seljuk Heritage in the Museum of Turkish And Islamic Arts
– Google Arts & Culture, https://artsandculture.google.com/story/seljuk-heritage-in-the-museum-of-turkish-and-islamic-arts-the-directorate-general-of-cultural-assets-and-museums-of-t%C3%BCrkiye/cgXRHMGoIbTgiw?hl=en - Seljuk Rings | Double-Headed Seljuk Empire Silver Ring
Models, https://www.anitolia.com/seljuk-ring/ - A GROUP OF GOLD AND SILVER SELJUK JEWELLERY, IRAN …, https://www.christies.com/en/lot/lot-6445627
- Byzantine Jewelry, https://www.langantiques.com/university/byzantine-jewelry/
- Jewellery Around the World – Turkish Byzantine and Ottoman
…, https://www.lillicoco.com/blogs/love-lillicoco-blog/jewellery-around-the-world-turkey-byzantine-and-ottoman-jewellery - Byzantine Empire jewellery gold – Berganza, https://www.berganza.com/knowledge/stories/byzantine-jewellery-symbols-of-wealth-and-faith
- Jewelry – Medieval, Craftsmanship, Adornment |
Britannica, https://www.britannica.com/art/jewelry/Middle-Ages - The Art of Islamic Jewellery: History & Significance –
Riwaya, https://riwaya.co.uk/riwaya-blog/the-art-of-islamic-jewellery/ - Ancient Middle East and Islam – History of Jewelry Around
the World, https://myjewelryrepair.com/2022/02/middle-east-jewelry-history/ - The history and evolution of Middle Eastern jewelry –
Royal Dubai Jewellers, https://www.royaldubaijewellers.com/blogs/news/the-history-and-evolution-of-middle-eastern-jewelry - The Adoption of Eastern Models in Jewelry from Al-Andalus
During the Tenth and Eleventh Centuries: Propaganda and Images of Power –
MDPI, https://www.mdpi.com/2076-0752/14/3/48 - Adorning the Body: Historical Significance of African
Jewellery – Ciafe, https://www.ciafe.org/post/adorning-the-body-historical-significance-of-african-jewellery - Centuries of Opulence: Jewels of India – GIA, https://www.gia.edu/jewels-of-india
- Traditional Indian Jewellery: History And Significance –
The Desi Jewelry, https://thedesijewelry.com/blogs/news/the-cultural-significance-of-indian-jewelry-a-timeless-tradition - The History of Jewellery in India and Its Origin –
Reliance Jewels …, https://m.reliancejewels.com/blog/history-origin-indian-jewellery/ - ijrar.org, https://ijrar.org/download.php?file=IJRAR23A3104.pdf
- The Fascinating History of the Jewelry Trade, https://elementsjewelryinc.com/blogs/news/the-fascinating-history-of-the-jewelry-trade
- Renaissance Enameled Gold Jewelry: Distinguishing Between
Old and New, https://www.metmuseum.org/about-the-met/conservation-and-scientific-research/projects/enameled-gold-jewelry - A New Life for Revival Jewelry Styles: Archaeological,
Renaissance and Egyptian – GIA, https://www.gia.edu/gia-news-research/new-life-revival-jewelry-styles-archaeological-renaissance-egyptian - Traditional Indian jewellery making – V&A, https://www.vam.ac.uk/articles/traditional-indian-jewellery-making
- the place of jewelry in the ottoman – odda75.com, https://www.odda75.com/en/blog/icerik/the-place-of-jewelry-in-the-ottoman-empire
- The Legacy Of The Ottoman Empire Jewelry – Purrfect
Bling, https://purrfectbling.com/blogs/news/the-legacy-of-the-ottoman-empire-jewelry - The Art Of Fine Jewelry and Jewelers in The Ottoman
Culture, https://www.boutiqueottoman.com/the-art-of-fine-jewelry-and-jewelers-in-the-ottoman-culture/ - Traditional Turkish Handicrafts and Their History –
GoTürkiye, https://goturkiye.com/traditional-turkish-handicrafts-and-their-history - www.istanbuljewelryshow.com, https://www.istanbuljewelryshow.com/en/ijs-blog/the-tradition-of-jewelry-in-the-ottoman-empire.html#:~:text=Ottoman%20jewelry%20was%20renowned%20for,through%20naturalistic%20and%20detailed%20designs.
- Mughal Jewels: History & Craftsmanship | Vaia, https://www.vaia.com/en-us/explanations/history/the-mughal-empire/mughal-jewels/
- Mughal Jewellery: The Al-Thani Collection – Asian Art
Newspaper, https://asianartnewspaper.com/beyond-extravagance-the-al-thani-collection-of-mughal-jewellery/ - From Vintage to Modern: Exploring the Evolution of Indian
Jewelry Trends, https://www.maayafinejewels.com/blogs/maaya/from-vintage-to-modern-exploring-the-evolution-of-indian-jewelry-trends - Timeless Treasures: The Allure of South Asian Jewelry –
The Science Survey, https://thesciencesurvey.com/arts-entertainment/2025/03/10/timeless-treasures-the-allure-of-south-asian-jewelry/ - EAST MEETS WEST – patrons, https://patrons.org.es/east-meets-west/
- The Splendour of Indian Craftsmanship: Mughal Jewellery
and Antiques at Dreweatts, https://www.dreweatts.com/news-videos/the-splendour-of-indian-craftsmanship-mughal-jewellery-and-antiques-at-dreweatts-14752/ - The Evolution of Jewelry Manufacturing: A Fascinating
History – Dws Jewellery, https://www.dwsjewellery.com/blog/the-history-of-jewelry-manufacturing/ - The Culture and History of Jewelry – Sylph, https://www.sylph.shop/blogs/news/the-culture-and-history-of-jewelry
- The Silk Road: Connecting People and Cultures |
Smithsonian Folklife Festival, https://festival.si.edu/2002/the-silk-road/the-silk-road-connecting-peoples-and-cultures/smithsonian - The Silk Road: 8 Goods Traded Along the Ancient Network –
History.com, https://www.history.com/articles/silk-road-trade-goods - Global silver trade from the 16th to 19th centuries –
Wikipedia, https://en.wikipedia.org/wiki/Global_silver_trade_from_the_16th_to_19th_centuries - African Jewelry: Types and History – Mr. Woodini, https://www.mrwoodini.com/african-jewelry-making/
- Pre-colonial trade routes in Africa – Wikipedia, https://en.wikipedia.org/wiki/Pre-colonial_trade_routes_in_Africa
- The Evolution of Chinese Jewelry Through the Ages –
Jewellery by Juna, https://www.jewellerybyjuna.cz/en/blog/the-evolution-of-chinese-jewelry-through-the-ages/ - Silk Road arts and crafts: the textiles and ceramics of
Central Asia – Saga Holidays, https://holiday.saga.co.uk/blog/arts-and-crafts-of-the-silk-road - Chinoiserie | Oriental Art, Porcelain & Lacquerware –
Britannica, https://www.britannica.com/art/chinoiserie - Chinoiserie from the 18th century: ‘a rare opportunity to
acquire …, https://www.christies.com/en/stories/chinoiserie-decorative-arts-in-18th-century-france-2910b0e459954cf4b05e59f2282eecde - Met Exhibition to Reimagine the History of Chinoiserie
Through a Feminist Lens, https://www.metmuseum.org/press-releases/monstrous-beauty - Chinoiserie – V&A, https://www.vam.ac.uk/collections/chinoiserie
- How Cartier’s history of ‘celebrating Islamic art’ shaped
maison’s …, https://www.thenationalnews.com/lifestyle/luxury/2024/03/16/cartier-islamic-design-louvre-abu-dhabi/ - Geometric Patterns in Islamic Art – The Metropolitan
Museum of Art, https://www.metmuseum.org/essays/geometric-patterns-in-islamic-art - The hidden influence of Islamic art, from Cartier to
William Morris, https://fastcompanyme.com/co-design/the-hidden-influence-of-islamic-art-from-cartier-to-william-morris/ - A History of Diamond Cutting – Antique Jewelry
University, https://www.langantiques.com/university/a-history-of-diamond-cutting/ - Baroque Jewelry – Antique Jewelry University, https://www.langantiques.com/university/baroque-jewelry/
- East Meets West: Jewels of the Maharajas from the Al … –
Amazon.com, https://www.amazon.com/East-Meets-West-Jewelry-Collection/dp/3791357832 - The History of 7 Jewelry Eras, https://www.estatediamondjewelry.com/the-five-eras-of-antique-jewelry/
- A Timeline of Jewelry Design Eras from the Georgian Era to
Present: – Ivy & Rose, https://ivyandrose.com/blogs/news/a-timeline-of-jewelry-design-eras-from-the-georgian-era-to-present - Antique Terminology – Rebekah Brooks Jewelry, https://rebekahbrooks.com/pages/antique-terminology
- Nineteenth-Century American Jewelry – The Metropolitan
Museum of Art, https://www.metmuseum.org/essays/nineteenth-century-american-jewelry - jewelry dictionary – The Jewelers Circle, https://jewelerscircle.com/pages/jewelry-dictionary
- 87 Ottoman jewelry ideas – Pinterest, https://www.pinterest.com/emiret/ottoman-jewelry/
- Vintage Ottoman Empire Jewelry – Etsy, https://www.etsy.com/market/vintage_ottoman_empire_jewelry?ref=lp_queries_internal_bottom-21
- A Guide to Art Nouveau Jewellery, https://www.antiquejewellerycompany.com/a-guide-to-art-nouveau-jewellery/
- 305 Authentic Art Nouveau Jewelry Designs – Dover
Publications, https://store.doverpublications.com/products/9780486249049 - Collecting guide: Art Deco jewellery | Christie’s, https://www.christies.com/en/stories/art-deco-jewellery-collecting-guide-5317cdea00c042e29dd3494a793fd6ff
- New Materials, New Designs: Revolutionary Changes in the
World …, https://younginthemountains.com/blogs/articles/new-materials-new-designs-revolutionary-changes-in-the-world-of-jewelry - Turkey’s jewelry designers – Olivela, https://www.olivela.com/editorial/turkish-jewelry-designers
- Middle Eastern Jewelry Trends: The Rise of Arabic &
Turkish Styles – YouTube, https://www.youtube.com/watch?v=IHmYFDgnr8s