Cumhuriyet İdealinden Feminist Eleştiriye: Türkiye’de ‘Bay’ ve ‘Bayan’ Kelimelerinin Toplumsal-Tarihsel Yörüngesi
Giriş
Türkiye’nin dilsel peyzajında yer alan ‘bay’ ve ‘bayan’ kelimeleri, yalnızca birer hitap sözcüğü olmanın ötesinde, ülkenin yüz yıllık modernleşme projesinin, toplumsal dönüşümlerinin ve kimlik mücadelelerinin yüklü olduğu güçlü dilsel eserlerdir. Bu kelimeler, Osmanlı’nın hiyerarşik toplum yapısından modern ve eşitlikçi bir cumhuriyet idealine geçişin sembolleri olarak tasarlanmış, ilerleyen on yıllarda ise toplumsal cinsiyet, kimlik ve iktidar üzerine yürütülen çağdaş tartışmaların merkezinde yer alan birer çekişme noktasına dönüşmüştür. Bu yazının temel tezi, bu kelimelerin devlet eliyle tasarlanmış birer modernlik aracından, sert feminist eleştirinin odağı haline gelme serüveninin, Türkiye’de devlet öncülüğündeki toplumsal reform ile tabandan yükselen kimlik hareketleri arasındaki derin gerilimleri gözler önüne serdiğidir. Yazı, bu kelimelerin etimolojik kökenlerini, yaratıldıkları tarihsel bağlamı, gündelik dildeki farklılaşan evrimlerini, feminist karşı-anlatının yükselişini ve küresel dilsel eğilimlerle karşılaştırmalı bir analizini sunarak bu karmaşık yörüngeyi aydınlatmayı amaçlamaktadır.
Bölüm 1: Etimolojik Kökenler ve Cumhuriyet Mühendisliği
‘Bay’ ve ‘bayan’ kelimelerinin seçimi ve yaygınlaştırılması, münferit bir dilsel olaydan ziyade, bilinçli ve yukarıdan aşağıya işleyen bir ulus-inşa ve toplum mühendisliği sürecinin parçasıdır. Bu bölüm, iki kelimenin dilsel kökenlerini titizlikle inceleyerek, aralarındaki başlangıçtan itibaren var olan asimetriyi ve benimsenme süreçlerindeki kritik sosyo-politik dinamikleri ortaya koymaktadır.
1.1. ‘Bay’ Kelimesinin Kadim Mirası
‘Bay’ kelimesi, Türk dillerinde “zengin”, “varlıklı”, “soylu” anlamlarına gelen derin ve otantik köklere sahiptir. Bu kelimenin tarihsel mevcudiyetinin en önemli kanıtlarından biri, 8. yüzyıla tarihlenen Orhun Yazıtları’nda geçen “çıgañ bodun bay kıldım” (“yoksul halkı zengin ettim”) ifadesidir. Bu kullanım, Cumhuriyet reformcularının yabancı veya Osmanlı kökenli terimlerin yerine tarihsel bir sahiplenme eylemiyle kadim bir Türkçe kelimeyi seçtiklerini göstermektedir. Kelimenin, Ahmed Vefik Paşa’nın 1876 tarihli Lehce-i Osmani ve Şemsettin Sami’nin Kâmûs-ı Türkî gibi daha geç dönem sözlüklerinde de yer alması, söz varlığındaki sürekli, ancak evrilen varlığını kanıtlamaktadır.
1.2. ‘Bayan’ın Yaratılışı: Dilsel Bir Tartışma
‘Bay’ kelimesinin aksine, ‘bayan’ kelimesi aynı derecede net bir Türkî soyağacına sahip değildir ve kökeni dilbilimciler arasında önemli bir tartışma konusudur. Türkoloji uzmanı Osman Fikri Sertkaya tarafından savunulan ve akademik çevrelerde en çok kabul gören görüşe göre, ‘bayan’ kelimesi Moğolcadan bir alıntıdır. Bu teoriye göre, Türkçe ‘bay’ (zengin) kökü, Moğolcada ‘-an’ ekini alarak yine “zengin” anlamına gelen ‘bayan’ şekline dönüşmüştür. Moğolistan’daki Bayan-Ölgii (“Zengin Beşik”) eyaletinin adı, bu dilsel bağın en somut kanıtlarından biri olarak sunulmaktadır.
Bununla birlikte, daha az destek gören alternatif teoriler de mevcuttur. İbrahim Necmi Dilmen, han/hanım gibi eril-dişil çiftlere benzetme yoluyla kelimenin türetildiğini öne sürerken, Ahmet Cevat Emre -en morfeminin varlığından bahsetmiştir. Sevan Nişanyan ise Türkçenin hiçbir tarihsel döneminde +an ekinin dişil yapım eki olarak kullanılmadığını belirterek bu görüşlere karşı çıkmış ve ‘bayan’ kelimesini “keyfi bir türetme” olarak nitelendirmiştir. ‘Bayan’ kelimesinin kökeninin tartışmalı ve muhtemelen saf Türkî olmaması, ‘bay’ kelimesinin net kökeniyle keskin bir tezat oluşturur. Bu durum, iki kelime arasında daha benimsendikleri andan itibaren var olan ince bir dilsel asimetri yaratmıştır.
1.3. Atatürk ve Dil Komisyonu: ‘Bayın’ Kelimesinin Reddi
‘Bay’ ve ‘bayan’ kelimelerinin benimsenme sürecindeki en kritik anlardan biri, Tahsin Banguoğlu tarafından aktarılan ve Sertkaya tarafından detaylandırılan bir anekdottur. 1930’lu yıllarda Dil Komisyonu, Fransızcadaki ‘Monsieur’, ‘Madame’ ve ‘Mademoiselle’ hitaplarına karşılık olarak sırasıyla ‘bay’, ‘bayan’ ve Dîvânü Lugati’t-Türk‘ten bulunan ‘nazlı’ anlamındaki ‘bayın’ kelimelerini önermiştir.
Ancak Atatürk’ün bu öneriye müdahalesi, sürecin seyrini değiştirmiştir. Aktarıldığına göre Atatürk, aşağıdaki pragmatik soruyu yönelterek ‘bayın’ kelimesini reddetmiştir:
“Birisi kasden veya yanlışlıkla evlenmemiş bir genç kıza ‘Bayın Ayşe’ yerine ‘Bayan Ayşe’ derse ne olacak?”
Bu endişenin temelinde, basit bir dilsel hatanın toplumda ciddi bir sorun olan “namus davalarına” yol açabileceği kaygısı yatmaktadır. Bunun üzerine “Atın bu Bayın kelimesini efendim, atın!” emrini vermiştir. Bu olay, yalnızca dilsel bir tercih değil, derin bir sosyo-politik karardır. Reformcular radikal bir toplumsal dönüşüm hedeflese de, Atatürk’ün bu müdahalesi, özellikle kadın cinselliği ve medeni durumu etrafında şekillenen köklü ataerkil namus kodlarının farkında olduğunu göstermektedir. Devletin, devrimci gündemine rağmen, yerleşik kültürel normları bir anda değiştirme gücünün sınırlarını tanıdığını ortaya koyan bu karar, bir uzlaşmayı temsil eder. Medeni durumuna bakılmaksızın tüm kadınlar için tek bir evrensel terimin (‘bayan’) benimsenmesi, hitap şekillerini modernleştirirken, kadın bekareti ve namusu gibi hassas bir konuya günlük etkileşimlerde doğrudan meydan okumaktan kaçınan pragmatik bir adımdı. Bu durum, Kemalist projenin radikal idealleri ile uygulamasının gerçekçiliği arasındaki kritik gerilimi gözler önüne sermektedir.
Bölüm 2: Yeni Cumhuriyet, Yeni Lügat: 1934’ün Sosyo-Politik Bağlamı
‘Bay’ ve ‘bayan’ kelimelerinin Türkçeye girişi, toplumsal statü ve kadın haklarına ilişkin büyük yasal ve siyasi reformlarla eş zamanlı olarak gerçekleşen, daha geniş bir devrimin ayrılmaz bir parçasıdır.
2.1. Lakap ve Unvanların Kaldırılması Hakkında Kanun (26 Kasım 1934)
26 Kasım 1934’te kabul edilen 2590 sayılı kanun, Ağa, Hacı, Hoca, Efendi, Bey, Paşa, Hanım, Hanımefendi gibi Osmanlı dönemine ait toplumsal, dini ve feodal hiyerarşiyi belirten bir dizi unvanı açıkça yürürlükten kaldırmıştır. Kanunun amacı, kanun önünde eşit vatandaşlardan oluşan bir toplum yaratmaktı. Kanunun 1. maddesi, “Erkek ve kadın vatandaşlar, kanunun karşısında ve resmî belgelerde yalnız adlarile anılırlar” diyerek bu ilkeyi pekiştirmiş ve resmi hitaplar için bir dilsel boşluk yaratmıştır.
2.2. Modernleşme ve Eşitlikçiliğin Araçları Olarak ‘Bay’ ve ‘Bayan’
‘Bay’ ve ‘bayan’, devletin bu boşluğu doldurmak için sunduğu çözümdü. Bu kelimeler, Batı’daki ‘Mr./Mrs.’ veya ‘Monsieur/Madame’ gibi ismin önüne gelen (pre-nominal) hitap şekillerini model alan modern, laik ve görünüşte eşitlikçi birer karşılık olarak tasarlanmıştı. Bu hamle, Türkçedeki hitap yapısında da yapısal bir değişikliği temsil ediyordu; geleneksel olarak isimden sonra gelen unvan (Ali Bey), Avrupa dillerindeki kullanıma paralel olarak isimden önce gelmeye başladı (Bay Ali).
2.3. Türk Kadınlar Birliği ve ‘Bayan’ Kelimesinin Simgeselliği
Kelimelerin yaygınlaştırılmasındaki zamanlama kritik bir öneme sahiptir. Lakapları kaldıran kanundan sadece birkaç gün sonra, 5 Aralık 1934’te kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. Türk Kadınlar Birliği, Ankara Halkevi ve İstanbul Beyazıt Meydanı gibi yerlerde düzenlenen ve bu hakkın tanınmasını kutlayan halka açık etkinliklerde yeni ‘bayan’ teriminin tanıtımında ve yaygınlaştırılmasında kilit bir rol oynamıştır.
Bu durum, ‘bayan’ kelimesini açıkça “yeni Türk kadını” imajıyla—eğitimli, modern, laik ve Cumhuriyet tarafından siyasi haklarla donatılmış kadın—ilişkilendirmiştir. ‘Bayan’ kelimesinin kadınların seçme ve seçilme hakkını kazanmasıyla aynı dönemde ve devletle uyumlu bir kadın örgütü tarafından tanıtılması, kelimeye “devlet feminizmi” ideolojisini yüklemiştir. Bu ideoloji, hakların ve kimliğin bir ulusal modernleşme projesinin parçası olarak yukarıdan aşağıya bahşedildiği bir modeli temsil eder. On yıllar sonra, 1980’lerde Türkiye’de yeni bir taban feminizmi dalgası yükseldiğinde, bu hareketin savunucuları kadın kimliğini cinsellik, bedensel özerklik ve ataerkilliğe aşağıdan yukarıya meydan okuma gibi konular üzerinden kendi terimleriyle tanımlamaya çalıştılar. Bu yeni hareket, kendini “ideal kadın” modeline ideolojik olarak karşıt bir konumda buldu. Dolayısıyla, devlet onaylı kadın kimliğinin bir sembolü olan ‘bayan’ kelimesini reddetmek ve onun yerine ‘kadın’ kelimesini geri kazanmak, bu yeni feminist dalga için hem gerekli hem de güçlü bir sembolik eylem haline geldi. Bu nedenle günümüzdeki tartışma, aslında iki farklı feminizm modeli ve Türk kadınının tanımı üzerine yürütülen bir vekalet savaşıdır.
Bölüm 3: Farklılaşan Yollar: 1940’lardan Günümüze Kullanım ve Algı
Başlangıçta simetrik bir çift olarak tasarlanan ‘bay’ ve ‘bayan’ kelimeleri, zamanla birbirinden tamamen farklı toplumsal ve dilsel yollar izlemiş, bu asimetrik evrim günümüzdeki tartışmaların zeminini hazırlamıştır.
3.1. ‘Bay’ Kelimesinin Gözden Düşüşü ve ‘Bey’in Kalıcılığı
‘Bay’ kelimesi, gündelik konuşma dilinde geleneksel ve isimden sonra kullanılan ‘bey’ hitabının yerini büyük ölçüde almayı başaramamıştır. ‘Bey’, kişiler arası hitapta varsayılan unvan olarak kalmaya devam etmiştir. Sonuç olarak ‘bay’ kelimesinin kullanımı, resmi yazışmalar, konferans yaka kartları gibi son derece resmi bağlamlarla sınırlı kalmıştır. Bunun da ötesinde, ‘bay’ kelimesi siyasi söylemde, saygı veya samimiyet eksikliğini belirtmek için kullanılan pejoratif veya mesafeli bir çağrışım kazanmıştır. Alparslan Türkeş’in siyasi rakibi Bülent Ecevit’e “Bay Ecevit” şeklinde hitap etmesi, bu kullanımın en bilinen örneklerinden biridir.
3.2. ‘Bayan’ın Kurumsallaşması ve Halk Diline Yerleşmesi
‘Bay’ın aksine, ‘bayan’ kelimesi özellikle kişisel olmayan ve kurumsal bağlamlarda kendine sağlam bir yer edinmiştir. Umumi tuvaletler (Bayan WC), ticari işletmeler (Bayan Kuaförü), resmi formlar ve kamu anonsları gibi alanlarda standart terim haline gelmiştir. Kelime aynı zamanda, özellikle artan kentleşme ve hizmet sektörünün büyümesiyle halk diline de girmiştir. Minibüs muavinlerinin kelimeyi ilk hecesini uzatarak “baaayan” şeklinde telaffuz etmesi, bu dönemin özel bir sosyo-kültürel göstergesi olarak kaydedilmiştir. Bu yaygın kullanım, ‘bayan’ kelimesini birçok bağlamda sadece bir unvan değil, aynı zamanda ‘kadın’ kelimesinin genel bir eş anlamlısı olarak pekiştirmiştir.
Bu farklılaşan yollar, önemli bir asimetri yaratmıştır. Başlangıçtaki niyet simetrik bir Bay/Bayan çifti oluşturmaktı. Ancak ‘bay’ gündelik dilde tutunamazken, ‘bayan’ kurumsal dilde başarılı oldu. Cinsiyet kategorisinin belirtilmesi gereken kurumsal alanlarda (örneğin bir tuvalet kapısında), ‘bayan’ın eril karşılığı ‘bay’ değil, doğrudan biyolojik bir terim olan ‘erkek’ oldu. Bu durum, günümüzde yaygın olan ancak dilsel ve mantıksal olarak asimetrik olan Erkek / Bayan eşleştirmesinin doğmasına yol açtı. Bu asimetri, feminist eleştirinin temel şikayetlerinden biridir. Erkekler için doğrudan, biyolojik bir terim kullanılırken, kadınlar için dolaylı, “kibar” bir unvanın kullanılması, zımnen “kadın” (kadın) kelimesinin “erkek” (erkek) ile aynı şekilde doğrudan kullanılamayacak bir terim olduğunu ima etmektedir. Dolayısıyla, ‘bay’ kelimesinin başarısızlığı, ‘bayan’/’kadın’ tartışmasını tetikleyen önemli ve genellikle gözden kaçırılan bir katalizör olmuştur.
Bölüm 4: Feminist Eleştiri: “Bayan Değil, Kadın”
Bu bölüm, ‘bayan’ kelimesinin kullanımına karşı feminist argümanları sistematik olarak inceleyerek yazının analitik çekirdeğini oluşturmaktadır.
4.1. Kuramsal Çerçeve: Dil, İktidar ve Ataerki
Bu eleştirinin temelinde, dilin tarafsız bir iletişim aracı olmadığı, aksine ataerkil iktidar yapıları da dahil olmak üzere toplumsal gerçeklikleri yansıtan, pekiştiren ve inşa eden güçlü bir araç olduğu kuramı yatmaktadır. Türkçenin dilbilgisel cinsiyete sahip olmamasına rağmen, toplumsal normları yansıtan sözcüksel ve anlamsal cinsiyet yanlılıkları açısından zengin olduğu belirtilmelidir.
4.2. “Nezaket”in Yapısökümü: Örtmece Argümanı
Feminist eleştirinin merkezindeki argüman, ‘bayan’ tercihinin genellikle “nezaket” olarak gerekçelendirilmesine rağmen, bunun aslında ‘kadın’ kelimesini kullanmaktan kaçınmak için bir kılıf olduğudur. Bu analize göre, bu kaçınma, ‘kadın’ kelimesinin biyolojik ve cinsel çağrışımlarına yönelik derinlere kök salmış bir toplumsal rahatsızlıktan kaynaklanmaktadır. ‘Bayan’ tercihi, kadınlığın cinsellikten arındırılmış, “sterilize edilmiş” bir versiyonunu sunma, kadın kimliğinin kendisini bir tabu veya kaba bir şey olarak ele alma girişimi olarak görülmektedir. Bu durum, ‘kız-kadın’ ayrımının genellikle yaşa değil, algılanan cinsel deneyime veya medeni duruma bağlı olduğu, kadın cinselliğini denetlemeye yönelik daha geniş toplumsal eğilimle bağlantılıdır.
4.3. Bir Eşitlik Sorunu: ‘Erkek’ vs. ‘Bayan’
‘Erkek/Bayan’ eşleştirmesinin dilsel ve mantıksal kusuru açıktır. ‘Erkek’ bir cinsiyet tanımlayıcısıdır. ‘Kadın’ onun doğrudan paralelidir. ‘Bay’ bir unvandır. ‘Bayan’ onun doğrudan paralelidir. ‘Erkek’ kelimesini ‘Bayan’ ile eşleştirmek, kadınları erkeklerden farklı bir dilsel düzleme yerleştiren bir kategori hatasıdır. Hareketin “Bayan değil, Kadın” sloganı, dilsel eşitlik ve erkeklerle aynı doğruluk ve meşruiyetle adlandırılma talebi için bir çağrıdır.
4.4. Türkiye’de İkinci Dalga Feminizmin Mirası
Bu dilsel aktivizm, 1980’lerde Türkiye’de ikinci dalga feminizmin daha geniş yükselişiyle bağlantılıdır. Bu hareket, odağını erken Cumhuriyet döneminin yasal ve siyasi haklarından ataerkillik, cinsellik, aile içi şiddet ve kişisel olanın politikası gibi konulara kaydırmıştır. Duygu Asena’nın 1987 tarihli Kadının Adı Yok adlı romanının kültürel etkisi, bu süreçte bir dönüm noktası olmuştur. Kitabın başlığı ve temaları, kendilerini isimsiz hisseden ve erkeklerle ve toplumla olan ilişkileri üzerinden tanımlanan bir nesil kadında yankı bulmuş, ‘bayan’ kelimesinin dilsel eleştirisi için güçlü bir kültürel zemin sağlamıştır.
Bölüm 5: Küresel Bir Perspektif: ‘Ms.’ Devrimi ve Karşılaştırmalı Analiz
Türkiye’deki tartışmayı Anglosakson dünyasındaki iyi belgelenmiş feminist dil reformuyla karşılaştırmak, Türkiye’deki durumun kendine özgü kültürel özelliklerini aydınlatmaktadır.
5.1. ‘Miss’ ve ‘Mrs.’den ‘Ms.’e: Medeni Durum Tanımına Karşı Bir Mücadele
‘Ms.’ unvanının kısa bir tarihçesi, 1901’deki ilk önerisinden 1960’larda Sheila Michaels gibi feministler tarafından yeniden canlandırılması ve savunulmasına kadar izlenebilir. ‘Ms.’ unvanının temel argümanı, bir kadını medeni durumuna göre tanımlamayan (‘Miss’ evlenmemiş, ‘Mrs.’ evli kadınlar için kullanılırken) ve ‘Mr.’ unvanına paralel bir kadın hitabı sağlamasıydı. Gloria Steinem ve Ms. Magazine‘in (1971-72’de yayın hayatına başladı) bu terimi popülerleştirerek ana akım haline getirmedeki kritik rolü önemlidir.
5.2. Karşılaştırmalı Analiz: Statüye Karşı Kimlik
İki hareket arasında keskin bir analitik karşıtlık bulunmaktadır. ‘Ms.’ hareketi öncelikle medeni durum ile ilgiliydi; bir erkeğe “ait” olarak değil, bir birey olarak tanınma mücadelesiydi. ‘Bayan/kadın’ tartışması ise buna karşılık, temel kimlik ile ilgilidir. Mücadele, dişil cinsiyetin kendisini ifade eden kelimenin örtmeceli kullanılmasına ve silinmesine karşıdır.
Bu karşılaştırma, daha derin kültürel kaygıları ortaya çıkarır. Bir dilsel tartışmanın odağı, bir toplumun kadınlar üzerindeki birincil kontrol ekseni olarak neyi gördüğünü gösterir. Anglosakson bağlamda ‘Miss/Mrs.’ ayrımı, ataerkil tanımın kilit bir mekanizmasının kadının bir erkekle olan yasal ilişkisi (medeni durumu) olduğunu göstermektedir. Türk bağlamında ise ‘bayan/kadın’ tartışması, kadın bedeni, biyolojisi ve cinselliğinin kendisi etrafında daha temel bir kaygının varlığını ortaya koymaktadır. ‘Kadın’ kelimesini “kibar” ‘bayan’ ile “yumuşatma” ihtiyacı, kadınlığın doğrudan ve yalın haliyle sorunlu veya kaba kabul edildiğini düşündürmektedir. Dolayısıyla bu karşılaştırma, her ikisi de feminist dilsel mücadeleler olmasına rağmen, Türkiye’deki durumun sadece toplumsal statünün ötesine geçen, kadın kimliğine yönelik daha derin ve yaygın bir kültürel rahatsızlığa işaret ettiğini göstermektedir.
Bölüm 6: Çağdaş Manzara ve Gelecekteki Yörüngeler
Bu son bölüm, mevcut tartışmanın durumunu değerlendirmek ve gelecekteki yönü hakkında spekülasyon yapmak için tarihsel ve sosyolojik analizi sentezlemektedir.
6.1. Kurumsal Değişim: Şirket ve Hükümet Dil Politikaları
Genel araştırmalar, son yıllarda büyük kurumların ‘bayan’ yerine açıkça ‘kadın’ kullanımını öneren toplumsal cinsiyete duyarlı dil politikalarını benimseme yönündeki önemli eğilimi belgelemektedir. TÜSİAD, UNDP, Oyak-Renault ve Odeabank tarafından yayımlanan kılavuzlardan alınan örnekler, “Bayan tuvaleti” yerine “Kadın tuvaleti” kullanılması ve cinsiyetçi iş unvanlarından kaçınılması gibi özel tavsiyeleri göstermektedir. Bu durum, feminist eleştirinin aktivist söylemden ana akım kurumsal politikaya başarılı bir şekilde geçtiğini göstermektedir.
6.2. Süregelen Tartışmalar ve Kamusal Söylem
Kurumsal benimsemeye rağmen, tartışmanın kamusal alanda henüz sona ermediği kabul edilmelidir. Feminist duruş, genellikle bir “abartı” veya aşırı duyarlılık olarak küçümsenmektedir. ‘Bayan’ kelimesinin gündelik konuşma, ticaret ve medyada devam eden kullanımı, resmi politika ile halk dilindeki pratik arasındaki boşluğu vurgulamaktadır. Türk Dil Kurumu’nun (TDK) rolü de bu noktada dikkat çekicidir; kurum, sözlüklerinde ‘bayan’ kelimesini ‘kadın’ın bir eş anlamlısı olarak tanımlayarak popüler kullanımı yansıtırken, kendi yayınları (Sertkaya’nın makalesi gibi) bu kullanımın keskin eleştirilerini içermektedir. Bu durum, TDK’nın kural koyucu rolü ile betimleyici rolü arasındaki gerilimi ortaya koymaktadır.
6.3. Sonuç: Yaşayan Bir Savaş Alanı Olarak Dil
Sonuç olarak, ‘bay’ ve ‘bayan’ kelimelerinin olağanüstü yolculuğu, devlet tarafından tasarlanmış birleşik, modern ve eşitlikçi bir ulusal idealin sembolleri olarak başlamıştır. Yaklaşık bir asır içinde bu kelimeler, toplumsal cinsiyet, kimlik ve ilerlemenin anlamı üzerine derin bir toplumsal bölünmenin sembolleri haline gelmiştir. Bu iki kelime üzerindeki süregelen mücadele, modern Türkiye’deki daha büyük kültürel müzakerenin bir mikrokozmosudur; ülkenin laik, modernleşmeci geçmişi ile çoğulcu ve genellikle çekişmeli bugünü arasındaki bir müzakere. ‘Bay’ ve ‘bayan’ın geleceği, ulustaki toplumsal cinsiyet eşitliği söyleminin geleceği için bir gösterge olacaktır.
Kaynakça
- Asena, D. (1987). Kadının Adı Yok. Doğan Kitap.
- Atatürk Ansiklopedisi. (t.y.). Lakap ve Unvanların Kaldırılışı.
- Batum Menteşe, O. (2006). Centilmen Eleştirmenler ve Bayan Yazarlardan Feminist Eleştiriye. N. T. Karaca (Ed.), Edebiyatımızın Kadın Kalemleri içinde. Vadi Yayınları.
- Çolak, G. (2018). Türk Edebiyatında Kelimelerin Toplumsal Cinsiyeti. DergiPark.
- Douglas, S. J. (1994). Where the Girls Are: Growing Up Female with the Mass Media. Times Books.
- Fox, M. (2017, 7 Temmuz). Sheila Michaels, Feminist Who Made ‘Ms.’ Mainstream, Dies at 78. The New York Times.
- Grammarly. (2023, 8 Mayıs). Ms. vs. Mrs. vs. Miss: What’s the Difference?
- Güzel Kelimeler Dükkânı. (t.y.). Neden Bayan Değil, Kadın?
- Kadir Has Üniversitesi. (t.y.). Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bir Yazım Rehberi.
- Katz, B. (2017, 7 Temmuz). Sheila Michaels, the Feminist Who Made ‘Ms.’ Mainstream, Has Died at 78. Smithsonian Magazine.
- Mercer, C. (2017, 7 Temmuz). She will be Ms.-ed: feminist champion Sheila Michaels dies aged 78. Yahoo News.
- Odeabank. (t.y.). Eşitlik Dilde Başlar: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği İçin Eşit Kelimeler Kılavuzu.
- Oyak-Renault. (2020). Özde Eşit: İş Yerinde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Rehberi.
- Sertkaya, O. F. (2010). Bay, Bayan, Bayın ve Sayın Kelimeleri Üzerine. Türk Dili Dergisi, (705), 195-203.
- Sophos Akademi. (2021, 15 Şubat). Feminizm ve Dil İlişkisi.
- TÜSİAD. (t.y.). İletişimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Rehberi.
- Türkiye Cumhuriyeti. (1934). Efendi, Bey, Paşa Gibi Lâkap ve Unvanların Kaldırıldığına Dair Kanun (Kanun No. 2590). Resmi Gazete.
- UNDP Türkiye. (t.y.). Toplumsal Cinsiyete Duyarlı İletişim Rehberi.
- UNDP Türkiye. (t.y.). Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Duyarlı İşyeri Olma Yolunda Şirket ve Kurumlar İçin Rehber.